Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Banyo

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Jake G. Potter
Kehanet Profesörü&Dırdırcı Yazarı&Hufflepuff Bina Sorumlusu
Kehanet Profesörü&Dırdırcı Yazarı&Hufflepuff Bina Sorumlusu
Jake G. Potter


Erkek
Mesaj Sayısı : 283
Yaş : 31
Nerden? : GoDriC^s HoLLoW-İsT :)
Rp Sevgilim : YoKKKK !!!!!!
Savaş Tarafım : zAy
Yaşım(Rp\'de) : 22
Asam : -Aslan Kürkü-
Kan Saflığı : melez
En Belirgin Özelliği : EmO^YhUm YhA
Ruh haliniz : Banyo Friendssx91pb8of0
Kayıt tarihi : 17/06/08

Kişi sayfası
Büyü Gücü Büyü Gücü:
Banyo Imgleft50/100Banyo Emptybarbleue  (50/100)
Rp Gücü:
Banyo Left_bar_bleue95/100Banyo Empty_bar_bleue  (95/100)

Banyo Empty
MesajKonu: Banyo   Banyo Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 5:28 pm

Banyo Minimalistbanyoer2
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Maria Jasen Creadle
Cüppe Dükkanı Sahibi
Cüppe Dükkanı Sahibi
Maria Jasen Creadle


Kadın
Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 27
Yaşım(Rp\'de) : 14
Asam : Zekanın Ritmi
Kan Saflığı : safkan
En Belirgin Özelliği : Çok küçükken büyü yapmaya başlamak
Kayıt tarihi : 21/08/08

Kişi sayfası
Büyü Gücü Büyü Gücü:
Banyo Imgleft45/100Banyo Emptybarbleue  (45/100)
Rp Gücü:
Banyo Left_bar_bleue80/100Banyo Empty_bar_bleue  (80/100)

Banyo Empty
MesajKonu: Geri: Banyo   Banyo Icon_minitimeC.tesi Ağus. 23, 2008 1:40 pm

Çok sıkışmıştı Maria 5 dakkadır tuveletten çıkmak bilmiyordu Hallen Maria misafirdi ve bugün gidecekti artık dayanamadı ve yeter artık çıkın tuvaletten yarım saatir bekliyorum yeter artık daha fazla bekleyemeyeceğim kıpkırmızı olmuştu birden büyükanne geldi ve tamam canım sakin ol hallen sende çabuk çık bu kız misafir misafiri bu kadar bekletme dedi Hallen kızarak çıktı ve yetti ya kendi evimde bir tuvalet yapamayacakmıyım bundan sonra maria çabuk olsun ve benden önce girsin bir dahaki sefere bu kadar çabuk çıkmam dedi ve koşa koşa odasına çıktı büyükanne Maria yasen ona aldırma bugünlerde biraz canı sıkkın dedi Maria ağlamaya başlamıştı o kadar ağlıyorduki bütün ev halkı Marianın yanına toplandı bir daha buraya gelmiycem Hallen istediği kadar kalabilir bben aartık ggiddiyorum aanladınız deilmi GGGGGGGGİİİİİİDDDDDDDDDDDİİİİİİİYYYYYYYYYYOOOOOOOOOORRRRRRRRRUUUUUUUUUUUUMMMMMMMMM ayağa kalktı ve birden bayıldı büyükanne HHHHHHHHHHHHAAAAALLLLLLLLLLLLLLLLLLEEEEEEEENNNNNNNNNNN dedi büykanne çok kızmıştı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Paul Walker
Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Paul Walker


Erkek
Mesaj Sayısı : 4137
Yaş : 33
Nerden? : Londra
Rp Sevgilim : Keira Knightley
Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı
Yaşım(Rp\'de) : 25
Asam : Hipogrif Pençesi
Kan Saflığı : Melez
En Belirgin Özelliği : Aşırı İyimserimdir
Ruh haliniz : Banyo Hnkav01gl2hz9
Kayıt tarihi : 18/04/08

Kişi sayfası
Büyü Gücü Büyü Gücü:
Banyo Imgleft100/100Banyo Emptybarbleue  (100/100)
Rp Gücü:
Banyo Left_bar_bleue100/100Banyo Empty_bar_bleue  (100/100)

Banyo Empty
MesajKonu: Geri: Banyo   Banyo Icon_minitimeC.tesi Ağus. 23, 2008 7:30 pm

Ad :Maria Jasrn
Soyad :Creadle
Hangi profluk ? (bir kaç tane söyleyin lütfen) :KSKS

Örnek RP (Alıntı olabilir , ama çalıntı olduğu anlaşılırsa BAN uyarısı alırsınız) :

Yorgun
ve ağırlaşmış bedenini bir nebzede yatağına bıraktı. Küçük kafasını
yastığının, bedenini ise yorganın altına sakladı, başkaları görmesin bu
güçsüzlüğünü diye. Kaldıramayacağı yükler bindirilmişti omuzlarına. Pes
etmesini bekleyen, güçsüzlüğünü görüp zevk alan, maskeler takmış
insanlar sarmıştı etrafını. Kâh gülerek, kâh korkutarak onu
bekliyorlardı uçurumlarında. Acıyla, gözyaşıyla besleniyorlardı.
İstedikleri şey de buydu zaten; acı, gözyaşı, ölüm… Onun ise yatağın
içinde debelenmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Olsa dahi
bilmiyordu, düştüğü bu kör kuyudan nasıl çıkacağını. İstediği tek şey
sadece küçük bir mutluluktu. Küçücük yaşına bakmadan, aldırmadan
hayatın attığı o tokatlar karşılığında sadece ve sadece küçük bir
mutluluk. Belki de elinde kalanlar küçük bir mutluluktu. Ama ya elinde
kalan? Elinde ne vardı ki mutluluğa sebebiyet veren? Elinde kalmış olan
sadece lanet olasıca bir babaydı. O lanet olasıca babası, annesinin
ölümüne sebep bile olabilirdi kim bilir. Annesinin hala yaşıyor
olmasına şükredebilir, onu küçük bir mutluluk kaynağı yerine
koyabilirdi.

Başını yastığa her koyuşunda,
kapatırken gözlerini, kulaklarında çınlayan annesinin çığlığı ile
sıçrıyordu. Bedeninin her zerresine kadar işleyen acının varlığı, onu
düşünmemesi gereken şeylere zorluyordu. Kan beynine sıçramıştı, bu
şekilde, bu düşüncelerle uyuması mümkün görünmüyordu. Omuzlarındaki
yükün ağırlığından, bedenini örten –saklayan- yorganı bile
hissetmiyordu. Bir çırpıda devirdi üzerindeki somut ağırlıkları.
Acılarından, korkularından kaçıp sığındığı rüyalar ve hayaller
neredeydi şimdi?


“Yok oldular!”

Duvarlar
üstüne üstüne geliyor, zihnindeki baskılı sese arka çıkıyordu. Ağlamak
istiyordu, içindeki acının gözyaşlarıyla akıp gitmesini. Ama
yapamıyordu, yüzü yoktu belki pes etmeye. İçinde yanan umut ışığını
gözyaşlarıyla söndürüp, ölümünü izlemeye niyeti yoktu. Her şeyi
bırakıp, çekip gitmek en büyük arzusu misali yem olmak maskeli
insanlara… Böyle bir son ile karşı karşıya gelmek, bendini kendi
ayakları altına almaktı en nihayetinde. Kendisine bunu yapamazdı, daha
çok küçüktü. Ama yaşamak için birden fazla nedene ihtiyacı vardı. Daha
birkaç cümleyi bir araya getiremezken, birkaç nedeni nasıl ortak bir
çatı altında buluşturacaktı? Bu olay da imkânsızlıklar denizinin engin
sularında boğulmaya yüz tutmuştu, aynı kendisi gibi… Nefes alamıyordu,
etrafını göremiyordu, hiçbir şey hissedemiyordu. Korkudan titreyen
bacakları birbirine çarpıyor, zihninde canlanan kendi ölümünün sahnesi
için yorgun olduğunu bildiriyordu. Ve maskeli insanlar… Kahkahalar
atarak seyrediyorlardı duvarlara yansımış somut görüntüleriyle.
Dayanamadı, müstehcen laflar sarf etti maskelere –duvarlara-. Duvarlara
çarpıp geri dönen cılız sesi zihninde yankılanmaya başladı. Bu maskeler
somut değildi –ki gerçek ve sahteyi nasıl ayırabilirdi bu durumda?-.
Gerçek veya sahte; artık ne önemi kalmıştı ki arasındaki farkın? Geçen
her saniye eriyip tükenen bu kız için gerekli olan gerçek ve sahtenin
arasındaki fark mıydı? Değildi, onun için gerekli olan diye bir şey
yoktu, o acı çekmeye, ölümün ne olduğunu bilmeye mahkûmdu. Küçüktü
daha, küçücüktü; yaşı sadece on birdi. Ama hayat onu yaşlandırmıştı,
içi çürümeye çoktan başlamıştı.


“Kendine gel!”

Ne
yaptığını sanıyordu bu küçük kız? Kendisini ölüme terk etmeyeceğini
düşünen o değil miydi biraz önce? Beyninin verdiği emir bu değildi ki,
hiçbir şey değildi. O yaşamayı seçmişti, gerçek veya sahte
duygularıyla. Maskeli insanlar belirdi yine karşısında; ama bu sefer
daha gerçekti –ki sanki gerçek olması bir şeyi değiştirecekmiş gibi-.
Kendisine doğru yaklaşan bu maskeli insana nefretle baktı, yüzüne
tükürmesi ise an meselesiydi. Yatağından aniden sıçradı ve maskeli
insanın suratındaki maskeyi çıkarttı. Bu… Karşısındaki bu insan
sözde(!) babasıydı. Peki ya arkasında beliren fahişeye benzeyen insani
varlık kimdi? Aklına ilk gelen doğruydu kendisine göre, bu yüzden
babasına daha sonra da fahişe kılıklı kadına attı tokat. Hayatın
kendisine attığı tokatlar kadar acımasızdı umardı ki ve öyle olacaktı.
Kanlar fışkırdı babasının gözlerinden, sonra da defolup gitti yanındaki
kadın ile. Kendine hiç yakışmayan kahkahalar attı dört duvar arasında,
arkalarından. Lanetler okudu binlerce kez, daha sonra da teşekkür etti
kendisine, attığı tokatlar için. Hak etmişlerdi onlar; ama ne yüzle
karşısına çıkmışlardı küçük kızın? Onlara sormak istediği sorular
vardı, hepsi de aşağılayıcı vaziyetteydi. Niye sormamıştı ki, onları
üzdüğü anda kendisi güçleniyordu adeta. Üzmeliydi onları ya da
öldürmeli. Küçük kız öldürecekti onları; ama daha küçüktü. Büyüdüğünde
hiç acımadan, işkence çektirerek öldürecekti. Yaşadığı her şeyin
hesabını vereceklerdi.


Midesinin
bulandığını hissetti, kan kokusu olabilirdi nedeni. Ya da onların
iğrenç suratlarını görmekten tiksinmişti. Dayanamadı ve içinde ne varsa
dışarıya boşalttı, kustu. Hazmedemediği ne çok şey varmış içinde.
Aptallığına şaşıyordu bir yandan da. Böyle bir babaya sahip olmanın
nasıl bir duygu olduğunu şimdi anlıyordu, hissediyordu. Acının ne
olduğunu anlayabiliyordu. Küçüktü daha, küçücüktü. Buna rağmen hissetti
acıyı, kan kokusu ciğerlerine doldurdu. Bezmiş olsa da mücadele
etmekten, asla vazgeçmeyecekti. Zafer ile taçlandırılacaktı en sonunda,
isminin anlamını yaşamının son anına kadar taşıyacaktı.


Küçücük
bir kız, karar anı, kan kokusu, istikrar, hırs, mücadele hissi,
zonklayan şakaklar… Aynı anda, bir aradalar. Bir yıkımın ardından kör
kuyuya düşüş ve en sonunda kurtuluş çabası…


Annesine
çok benziyordu bu konularda. Hırsı, mücadele hissi, istikrarı, acı
çekmesi, ihanet edilmiş ve içi çürüyen bir beden. Annesinde ve
kendisindeydi bütün bunlar, sahiptiler arasında istemedikleri olsa da.
Hayatı yavaş veya hızlı, bir şekilde kavrıyordu, tüm gerçek veya
sahteleriyle. Karanlık veya aydınlık, hep var oluyordu hayatta. Sona
ulaşabilmek için gerekli olan mücadele veya pes edişti. Mücadele
edersen yaşarsın, pes edersen ölmeye mahkûm bir insansın. Bunu
kavramıştı bugün o küçük kız, kavratmışlardı zor da olsa.


Yatağa
uzandı tekrar; ama bu sefer saklanmadı başkalarından. Uzandı sadece,
hiçbir şey yapmadı başka, yapsa da fark etmezdi zaten. İçinde alevlenen
nefreti daha da büyütmeye baktı gözleri kapalıyken. Büyüyünce bu
nefrete ihtiyacı olacaktı, babasının acı çekmesi için. Kim bilir hangi
cehennemdeydi şuanda, kimlerle sürtüyordu. Lanetler okudu yine her
seferinde olduğu gibi; bundan memnundu. Gözlerini aralarken görmek
istediği sadece huzurdu. Gözlerini açtı ve büyük bir boşlukla karşı
karşıya geldi. İşte, huzur buradaydı; bu sonsuz boşlukta. Derin nefes
aldı, ciğerlerinin bu nefeslere ihtiyacı vardı; aynı kendisinin bu
boşluğa ihtiyacı olduğu gibi. Ölmüş müydü yoksa, bu boşluk bu yüzden
miydi? Kalbi biraz korku biraz da huzur doldu, ne yaşadığını bilmediği
halde.


“Ben… Ben öldüm mü?”

“Tabiî ki hayır aptal!”

Kim
ona aptal demeye cüret edebilirdi! Gözleri somut-soyut her şeyi
görmesine rağmen sesin nereden kimden geldiğini göremedi. Bilmeye de
çok niyetli görünmüyordu zaten. İstediği tek şey bu sonsuz boşlukta,
sonsuz huzura erebilmekti. Gözlerini kapattı tekrar, bir daha açmamak
niyetiyle. Uyudu, rüya gördü, mutlu oldu, huzura erdi. Gözlerini açmaya
korkuyordu; ama yorulmuştu kapalı tutmaktan. Açılmaya meyilli olan
gözlerini yavaşça açtı. Şimdi o dört duvar arasına yine gelmişti.
Ölmeyi dilerken buldu kendini, daha sonra yaşın çok küçük diye
azarladı. Kalbine giren ağrıyla yatakta debelenmeye başladı, ağrı zaman
geçtikçe vücuduna yayılıyordu. Ölüyor olamazdı; çünkü biraz önce de
ölmemişti. Ama ya eğer ölüyorsa?


“Vazgeçtim! Ölmeye hiç niyetim yok!”

“Yaşayacaksın, acı çekeceksin! Ben de bunu istiyorum zaten!”

“Sen de kimsin lanet ses!”

“Öğreneceksin; ama şimdi değil!”

Ölümü
konuşuyordu kendisiyle, buğulaşmış sesini tanıyamamıştı. Artık daha
fazla aksiyona dayanamazdı ve işi oluruna bırakmalıydı. Annesine
mektuplar yazmalı, babasına olan nefretini alevlendirmeli, derslerine
çalışmalı, dostlarıyla güzel vakit geçirmeliydi. Bunları yapmak içinde
belirli bir güce ihtiyacı vardı. Bu güç ise içindeki umut ışığıydı, o
sönmedikçe gücü de bitmeyecekti. Uyumalıydı, dinlenmeliydi, güç –umut-
toplamalıydı. Kan kokusu zaman geçtikçe yerini temiz havaya
bırakıyordu. Pencereden içeriye sızan güneş ışınları kanla beraber
birçok şeyi temizlemişti. Yattığı yerden pencereye çevirdi küçük
suratını. Gülümsedi ve gözlerini kapattı.


“Küçük kız şimdi uyumalı…”


Şimdi ... Bir profesör alımlarına yazdığın bu örnek RP'ye bakıyorum ; bir de yukarıda yazdığın RP'ye bakıyorum . Bu RP'nin çalıntı olmadığını düşünmem için bişeyler söyle lütfen ?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sanal-sihir-alemi.yetkin-forum.com
 
Banyo
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ^ Banyo ^

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: |>Malikaneler :: Malikaneler :: Potter Malikanesi-
Buraya geçin: