Melyssa Nelly Dearborn Tılsım-Muska Profesörü/Balyumruk Şekerci Dükkanı Sahibi
Mesaj Sayısı : 261 Yaş : 31 Nerden? : Evden Rp Sevgilim : yok.. Savaş Tarafım : ZAY Yaşım(Rp\'de) : 21 Asam : Anka Dokunuşu =) Dokununca ne olacaksa :/ Kan Saflığı : safkan En Belirgin Özelliği : Canayakın , agresif , soğukkanlı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/06/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Melyssa Nelly Miller Çarş. Haz. 25, 2008 6:05 am | |
| Mely ciğerlerine çektiği çürümüş et kokusuyla yüzünü buruşturdu ve aydınlık düşlerinden sıyrılıp karanlık odaya mavi gözlerini açtı. Burası feci iğrenç kokuyordu ve Mely hayatı boyunca böyle iğrenç bir kokuyla karşılaşmamıştı. Peki Mely nerdeydi? Burda hiç ışık yok muydu? Yada bir pencere? Ne zamandır burdaydı? Çevrede onu duyabilecek birşey var mıydı? Peki burası neden böyle iğrenç kokuyordu? Mely bu sorudan sonra sabah yediği tostun midesinden çıkmak için boğazıyla bir savaş verdiğini anladı ve elini ağzına tamponlayıp bu zamansız mide bulantısını durdurdu. Elini ağzından çekip uzandığı yerden belini yokladı asası yoktu. Belki de biraz ilerisine yuvarlanmış olabilirdi. Doğrulmadan tozlu zemine elini götürdü ve pis zemini yokladı; Asasını ortalarad yoktu. Elini karanlık havaya doğru uzattığında eline de demir bir kapı deydi. Demiri kavradı ve biraz doğruldu. Ayağa kalkma istediği zaman şimdiye kadar nedense hissetmediği bir acının bacağındaki sinirlerden beynine doğru sıçradığını hissetti. Doğrulmasına bacağının acısı ona izin vermiyordu. Bacağına ne olmuş olabilirdi? Bir yere yaslanmadan bunu anlayamayaacktı. Bacağını inleyerek sürükledi ve sürünüp sırtını demir kapıya verdi. Bu durum onu yormuştu birkaç saniye başını geriye atıp gözlerini kapalı durdu. Ama sonsuza kadar böyle sessizce oturamazdı. Elini bacağındaki yaranın üzerine götürdü. Ve eline asası geldi. Sinirle kafasını demir parmaklıklara vurdu ve; -"Allah kahretsin.." diye bağırdı , yalnız bu diğer bağırmalarından farklıydı; Sesi kısılmıştı ve fısıltı gibi çıkıyordu. Kendi haline acıyordu. Burda haline acıyarak duramazdı ya , elini bacağına saplanmış olan asaya götürdü , asayı biraz oynatınca canı yanıyordu. Sanki birisi bunu bilerek yapmıştı.Yaradan asanın çıkarılması gerekliydi. Kısık sesiyle üçe kadar saymaya basladı; -"Bir.. İki.. Üç..." bütün gücüyle asayı çekti. Dudaklarından fısıltı gibi ama keskin bir inilti çıktı. Eline sıçtarayan sıcak ve yapışkan kanın iğrenç kokusuyla bir kez daha inledi. Taze kan kokusu burdaki bütün kokulardan beterdi. Şimdi yarayı tamponlayan şey gitmişti ve yara da kanamaya başlamıştı. Derin nefes alıp verirken bir yandan da kanlı asayı cüppesine siliyordu. Evet , şimdi yarayı sarmak gerekiyordu. Burda da ilkyardım malzemeleri bulunmayacağı düşünülürse. Asasını havaya kaldırıp; -"Lumos.." dedi ve asayı yere koydu. Yarası çok iğrenç gözüküyordu. Yüzünü buruşturup pelerinin eteklerini yırtmak için bakışlarını yaradan kaldırdı. Aman Tanrım oda neydi? Odanın ortasında bir masa vardı ve her duvarın dibinde üst üste yığılmış cesetler vardı. Yerinden sıçrayarak bazıları taze bazıları da çürümüş ceset topluluğuna baktı. Peki bunun anlamı neydi? Niye öldürülen cesetler burdaydı , heralde Mely'nin burda olması da bununla alakalıydı. Hızla odayı taradı. İğrenç et kokusu demek ki burdan geliyordu. Bu gerçekten mdie bulandırıcıydı. Cesetler karşısından başlayıp sonunu göremediği karanlık koridora doğru artıyorlardı.Şimdi hayrete düşme zamanı değildi ; Burdan çıkmalıydı. Hemen cüppesinden bir parça kopartıp acımasına aldırmadan dişlerini sıkarak bacağına bağladı. Biraz cadı acısada kendini daha iyi hissediyordu. Kanlı ellerini pelerinine silip parmaklıklara dokunarak ayağa kalktı ve ilerdeki levyeye benzeyen demirin yanına doğru yürüdü. Üç tane cesetin önünde duran levyeyi alıp fısıltı gibi sesiyle; -"Yüce Tanrım.." dedi. Sonrada bacağının acısını umursamazdan eğilip yerden levyeyi aldı. Burada neler oluyordu? Bunu anlamanın birtek yolu vardı ve o yol Mely'nin işine gelmiyordu.Elindeki alete baktı; Levyeye benzer bu demir parçası baston gibi uzundu , bastın gibi kıvrılan başının ucunda sivri ve keskin bir uç vardı. Levyeni baton gibi yere koyup üzerine bastırarak kapıya doğru ilerlemeye başladı.Bu alet Mely'ye biraz olsun destek veriyordu.Demir parmaklıklara ulaştı ve asasını kaldırıp kiliti açmak için büyü mırıldanmaya başladı. Büyünün birkaç hecesini söylediği anda aklına arkadaşları geldi. Ya onlar da Mely gibi yaşıyorsa , geri dönüp belki de cesetlere göz atmalıydı. Sol tarafının ağırlığını levyeye vererek ilerlemeye koyuldu. Cesetlerin yanına gelince biraz titremeye başlamıştı. Çünkü günlerdir aradığı arkadaşı Kimberly orda hareketsiz yatıyordu. Çürümeye başlamış vücudunun uzun zamandır ölü olduğu belliydi ve parlak mavi gözlerinin yerinde değildi. Gözünden yanaklarıan doğru süzülen birkaç damla yaşla birkaç dakika ayakta öylece durdu. Sonra kısık sesine aldırmadan bağırmaya başladı , bu ayakla ucunu göremediği mahzende ilerleyemezdi. -"Denisee , Rachell!! , Johnn.." ilerden inilti gibi bir ses vardı. Levyeyi baston gibi kullanarak loş mahzen koridoruna ilerlemeye başladı. İlerdeki iniltiler çoğaldı. Bu sesler Rachel'ın sesini andırıyordu korkuyla; -"Rachel?" dedi ve ilerden sadece Rachel'ın bir daha duyamayacağı sesi geldi; -"Kaç Mely kaç , geliyor!!" Arkadaşı eğer ona bir şey sölüyorsa bu doğruydu. Mahzen kapısına doğru topallarak kaçarken arkasından Rachel'ın çığlıklarını duydu ama geri dönemezdi. Çok gençti , seherbaz bir babası olmasının elbette avantajları vardı . Ama arkadaki o kişi yada yaratık herneyse pek normal biri değildi. Etraftaki cesetlere bakınca bu farkediliyordu. Olabildiğince hızlı adımlarla kapıya vardı ve asını kaldırıp; -"Alohomora.." Zindanın kapısını açtığında karanlıktan sıyrılıp ona doğru ilerleyen iriyarı yüzü ,vücudu taze ve büyük ihtimalle Rachel'ın tırnaklarının açmış olduğu yaralarla kaplıydı. Gülümsüyordu , Mely onun yeşil mi?Mavi mi belli olmayan gözlerine korkuyla baktı. Sanki Mely'nin gözlerindeki korku onu güçlendiriyordu. Mely'le ve diğer aradaşlarıyla ne derdi vardı? Bunlar ne kaadr sorarsa sorsun cevap alamayacağı sorulardı. Şimdi amacı yaşamaktı. Bacağının acısını unutarak hızla mahzen kapısından dışarı çıkıp kilidi kapattı. Ve merdivenlerden inleyerek çıkmaya başladı. O şey herneyse Mely'i yakalaması uzun sürmeyeceğe benziyordu.Merdivenleri bacağının kanamasına aldırmadan tırmanmaya başladı. Etek onun hareketini kısıtlıyordu i belki de ilerde etekten nefret etmesini bugün sağlamıştı. Ama şuanda sadece canını düşünen onbeş yaşında bir genç kızdan başka birşey değildi. Merdivenlerin sonunda küçük bir odaya çıkmayı başardı. Ama o yaratık da mahzen kapısını açmayı başarmıştı. Odaya baktı , ilerde bir kapı vardı. Ama üzerinde eski olmasına rağmen Mely'i korkutacak büyüklükte oaln bir kilit vardı. Eli ayağına karışarak ve elindeki levyeyi bırakmayarak; -"Alohomora.." dedi ama kilit kıpırdamadı. Artık öleceğine emindi ama bu savaştan vazgeçeği anlamına gelmiyordu. Kana susamış bu fazla iri beyi biraz olsun uğraştıracağa emindi. Kapıyı arkasına aldı ve asasını sıkı sıkı tuttu. Gözlerini birkaç saniye kapatıp korktuğu zamanlar yaptığı gibi Tanrıya dua etti. Ama ilk defa bu dualar işe yaramadı. İri herif tahmin ettiğinden daha hızlıydı ve karşısında durmuş ilk hamlesini yapmıştı; -"Expelliarmus.." Gözlerini açtığında iri herif sırıtıyordu ve asası hafif bir tıkırtıyla yere düşmüştü. İri yarı tipsiz herif yavaş yavaş Mely'e yaklaştı ve asasını çenesine dayadı. Böyle anlarda insanlar Tanrıya seslenir ve hayatlarını gözlerinin önünden geçirirdi.Ama Evan koca herifin çıktığını hissettirmediği için Tanrıya ve Haminnesine küfrediyordu. Haminnesine küfretmesinin nedeni böyle bir durumda Tanrıya dua etmesine söylediği içindi. Zaten hayatı boyunca iğrenç bi hayat yaşamıştı. Tek istediği acısız ölmekti.
Tam o sırada elinde duran levye aklıan geldi. Bunu nasıl unuturdu. Koca devin gülen suratına gülümseyerek baktı , adam ilk başta ona kaşlarını çatarak baknıştı. Mely'den böyle bir tepki beklemediği belliydi. Ama belli olan sadece bunla sınırlı değildi , kinle dolmuş bakışları Mely'nin düşündüğü planı analyamamıştı. Levyenin sapını iyice kavradı ve adamı asasını elinden uçuaracak şekilde itti.Biraz ileri sıçrayan iri adamın toparlanmasıan fırsat vermeden karnına temiz levyeyi indirdi. Adam ağzından kanlar akarak Mely'e bakıyordu. Bu haliyle daha demin gördüğü korkusuz adama benzemiyordu. Artık tamamiyle kazandığını düşünüyordu. Eğilip asasını yerden aldı ve kapıya dönüp kilidi açmak için bir kez daha büyü mırıldanmaya başladı. Oysa iri adama şansını zorlamaya hazırdı. Odada ilk olarak havayı kesen metal sesi duydu sonra bu metal havayı yırtıp Mely'nin omzuna saplandı. Adam son gücünü kulalnamıştı. Hala hayattaydı ama Mely'den daha fazla acı çektiği belliydi. Oysa Mely şuanda bunlar düşünmüyordu. Yere düşürdüğü asası bile umrunda değildi. Şuanda iri adamla birlikte keskin çığlıklar atıyordu. Demek buraya kadardı , belkide kırdığı kişilerden bir bir özür dilemesi gerekliydi. Oysa bunun için bile çok geçti.Omuzundaki acıya rağmen yıkılmamak için kendini kapıya doğru itti. Büyük kapı tokmağı büyük bir çatırlıyla Mely'nin kaburgasını kırdı. Tiz bir şekilde çığlık atıp elini sağ kaburgasına attı ve dizlerinin üzerine çöktü. İri adama ters bir bakış attığında içindeki adranalinin kabardığını hissetti. Adam Mely'nin çökmüş haline bu haliyle gülüyordu. Bu kadarı da olamazdı. Yere düşürmüş olduğu levyeyi aldı ve oan tutunarak ayağa kalktı. İlk olarak iri adamın gözlerinin içine bakarak asasını mahzen merdivenelrine yolladı. Sonrada yavaş yavaş kıvranan adamın yanına doğru süzüldü. Levyeyi çöken kaburgasına ve omzuan aldırmadan kaldırdığında adam; -"Yapma !" dedi ama Evan sadece gözlerini kapatıp adama; -" Hayatına elveda de .." dedi ve levyeyi adamın suratına indirdi. Vıcık vıcık tiksindirici bir ses çıkmıştı. Ama en azından şuanda huzurluydu. Gözlerini cesetin arkasına dönüp açtı. Zonklamasını hissetmediği bacağının acısı geri dönmüştü. Levyeyi indirdi ve dizlerinin üzerine çökti. Levyenin üzeri kan ve dokularla kaplıydı. Bu çok mide bulandırıcı birşeydi. Vücudunun sarsılmasına aldırmadan biraz kustu. Sonrada elini omzuna götürüp iniltiler eşliğinde bıçağı çıkardı ve yere fırlattı. Buradn biran önce çıkmalıydı , eliyle kapı tokmağını tutup ayağa kalktı. Aayağa kalkarken levyeyi de yanıan almayı unutmadı. Şimdi içine çektiği her nefeste kan ve et kokusu vardı. Omzuna ve çökük kaburgasına aldırmadan levyeyi kaldırıp kilite indirdi. Kırılan kilitle birlikte levyeyi de yere attı. Bu arada omzundaki yaradan da biraz kan fışkırmıştı. Asasını yerden almaya tenezzül bile etmeyerek kapıyı açtı ve kendini dışarı attı. Ama burası Knockturn Yolundaki Borgin & Burkes mağazasının arka kısmıydı. O yaşlı ihtiyarın birşeyelr karıştırdığını hep düşünmüştü. | |
|
Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Melyssa Nelly Miller Çarş. Haz. 25, 2008 8:20 am | |
| Değerlendirme~ -Konu seçimin gayet hoş.. -Olayın geçtiği bölümü gayet ayrıntılı olarak betimlemişsin.. Bu betimlemende sadece görmeye dayalı betimleme değil, kokuya dayalı betimleme de yapmışsın.. Farklı ve alışılmışsın dışında olmuş.. -Uzunluk yok sayılmayacak kadar iyi.. -Renk uyumu da gayet güzel.. Büyük bir rahatlıkla 100 üzerinden 100 diyorum... | |
|