Tom Voldemort 3.Sınıf Slytherin Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 218 Yaş : 33 Nerden? : Berlin Rp Sevgilim : ~Emma Watson~ Savaş Tarafım : Karanlık Büyücüler {Ö.Y} Yaşım(Rp\'de) : 13 Asam : ~Hırsın Gücü~ Kan Saflığı : SAFKAN En Belirgin Özelliği : Çatal Dil Kayıt tarihi : 08/06/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (10/100) Rp Gücü: (80/100)
| Konu: Tom Voldemort Paz Haz. 15, 2008 9:33 pm | |
| Ad & Soyad : Tom Voldemort Okul : Slytherin Rp Konusu (Başlığı) : Sihirli Reçete Örnek RP :
Güneşli bir Eylül Günü, Londra'nın en güvenilir hukuk firmalarından Shiled ve Buckler'in en yaşlı ortağı olan Bay Perkins, o sabah cevap yazması gereken mektupların sonuncusunu da sekretere yazdırdıktan sonra, okumakta olduğu gazeteyi tekrar eline aldı. O arada sekreteri odadan çıkmak üzereydi ki, Bay Perkins'in sesini duydu :
"Durun Bayan Moore. Acaba buralarda iyi bir çiçekçi biliyor musunuz?" "Evet efendim, Köşeyi dönünce bir tane var." "Öyleyse, mektupları temize çekmeden önce oraya gidip bana bir düzine gül seçmeni istiyorum. Renkleri pembe olsun. Evet, pembe olması daha doğru." "Sonra gülleri buraya mı getireyim, efendim?" "Hayır. Onları Suburgan Cottage Hastanesi'nde yatan Bayan Diana Metcalfe'a göndereceksiniz. Bukete, firmanın birde kartını iliştirmeyi unutmayın."
O an Standing Kardeşler Sirketi'ndede aynı şeyler olmaktaydı. Bu kez, firmanın patronu olan Mark Standing, işi doğrudan kendi başına halletti. Bay Standing, yarım saattir önündeki gazetenin baş sayfasından gözlerini ayırmıyordu. Fırsatını bulur bulmaz, telefona uzanıp bir numara çevirdi. Mahallenin çiçekçisinin çok iyi bir müşterisi olduğu için, sekreterinin yardımını istemesine gerek kalmamıştı.
"Alo, ben Mark Standing. Bugün bana hangi çiçekleri tavsiye edersiniz?" "Çeşitlerimiz çok, efendim. Gül, lale, orkide, karanfil var." "Karanfil nasıl olur?" "Kime gönderilecek efendim?" "Suburgan Cottage Hastanesi'nde yatan Bayan Diana Metcalfe'a." "Anladım efendim. Bukete hangi mesajı iliştireyim? 1 numaralısını mı, 2 numaralısını mı, 3 numaralısını mı?" "Hiçbirini. Sadece, 'En kısa zamanda iyileşmenizi dilerim' yazın."
O sabah çiçekçilere telefon yağdıranlar yalnız birkaç firma patronundan ibaret kalmadı. Dört veya beş delikanlı da çiçekçi dükkanlarına uğrayarak elde ne gibi çiçekler olduğunu bizzat gördüler. Çiçekler için harcanan paralarda birbirine uymuyordu. Fakat buketlerin irileride, ufaklarıda hep aynı adrese gidiyordu: Suburgan Cottage Hastanesi'nde yatan Bayan Diana Metcalfe'a.
Bayan Metcalfe'ın hikayesi basitti. 12 yaşındayken annesini ve babasını kaybetmiş. Güney Afrika'da oturan dayısı tarafından büyütülmüştü. Fakat dayısı ve yengesi pek çocuk sevmiyorlardı. Diana'ya fena davranmadılarsa da, ona sevgi de göstermediler. Genç kız, çok geçmeden, anayurduna dönebilmek için çalışıp para kazanmaya karar verdi.
23 yaşına geldiğinde bu hayalini gerçekleştirecekti. Yağmurlu bir günde, Tilbury'de İngiltere topraklarına ayak bastı. Gidecek bir tek kimsesi yoktu. Tilbury'yi sevdiğinden orada ucuz bir pansiyon odası buldu ve bir iş aramaya koyuldu. Onu tek düşündüren şey, hissettiği müthiş yorgunluktu. Neticede, bu halini iklim değişikliğine yorarak iş peşinde koşmaya devam etti. Fakat günün birinde sokak ortasında bayıldı ve Suburgan Cottage Hastanesi'ne kaldırıldı.
Hastalığı, sarılığın ağır bir türüydü. Genç kız tam 14 gün boyunca hayatla ölüm arasında bocaladı. Tehlikeyi atlattıktan sonra dahi kendisini toparlayamadı. Hastabakıcıdan istediği aynaya baktığı gün ise, fena halde sarsıldı. Aynada, içerisinden iri iki yeşil gözün fırladığı sapsarı bir yüz görmüştü. Diana, aynaya baktıktan sonra yüzünü duvar tarafına çevirdi. Ve günler boyu hep o vaziyette kaldı. On gündür o vaziyette duruyorduki, Dr. Amberley'in yatağın başında oturup sapsarı küçük yüzü endişeyle seyrettiği an geldi. Doktor, gözlerini boş hastane odasında gezdirirken, hastanın yatağı yanındaki ucuz bir vazoda üç tane solmuş gül gördü. Hastaya gelen bu çiçeklerin çöp tenekesine atılmadan önce geçirdikleri son gün olmalıydı. İyi kalpli bir hemşire tarafından, genç kızı oyalamaları için buraya getirmişlerdi. Fakat bu güller Dr. Ambersley'e bir fikir verecekti.
Bu olay, hastaneye çiçek akınından üç gün önce olmuştu. Üç gün sonra Diana'nın gözlerini açacak hali bile kalmamıştı. Fakat o gün odasına her zamankinden fazla hastabakıcının girip çıktığını farkettiği için, sonunda gözlerini açtı ve o gün bir daha da kapatamadı. Çünkü, yatağının etrafı demet demet çiçeklerle dolmuştu. Bunların arasında, pembe güller, karanfiller vardı. Bu manzara karşısında, genç kızın ağzı da, gözleri kadar iri iri açılmıştı.
"Herhalde öldüm" diye düşündü.
Hayır ölmemişti. Dr. Ambersley, genç kzın yaşadığıruh halini tahmin ediyordu. Ve gazeteye bir ilan vermişti. O arada, Dr. Ambersley'in hiç beklemediği birşey olacaktı. Gazetedeki ilanı gören bir genç, çiçekleri hastaneye kendisi götürmüştü : İki demet menekşe. O iki demet menekşe, Diana Metcalfe'i diğer çiçeklerin hepsinden daha çok sevindirdi. Çünkü, göz göze geldiklerinde, birbirlerine aşık olmuşlardı. Çiçeği getiren delikanlı, renk körüydü. Görebildiği tek renk yeşildi. O yüzden genç kızda dikkatini çeken tek şey, onun iri yeşil gözleri oldu. Kızın yüzündeki solgunluğun ise hiç farkına varmadı. Aralarında doğan bu sevgi genç kızı yeniden hayata bağlayacak, bir müddet daha hastanede yattıktan sonra taburcu olacak, ve bir iş bulup çalışmaya dahi başlayacaktı.
Bütün bunlar, hastaların bedenleri kadar ruhlarını da okuyabilen bir doktorun verdiği bir ilandan sonra gerçekleşmişti. Doktorun gazeteye verdiği ilanda ise, şunlar yazıyordu :
"Çiçek rica ediyorum. Ölürsem çiçeğe ihtiyacım olmayacak. Çok hasta ve yalnız olduğum için, asıl şimdi birkaç çiçek istiyorum. Size şimdiden teşekkür ederim. Adres : Bayan Diana Metcalfe, Suburgan Cottage Hastanesi."
| |
|
Misafir Misafir
| Konu: Geri: Tom Voldemort Paz Haz. 15, 2008 9:35 pm | |
| Not : Betimleme güzel. Renkler orta uyumlu. Uzunluk iyi. Düzen iyi. Birkach yazım hatası dıshında bishi yoq. 80! |
|