Rachel Viola Black 7.Sınıf Slytherin Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 35 Yaş : 32 Yaşım(Rp\'de) : 17 Asam : karanlığın sessizliği Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Kurnazlığı Kayıt tarihi : 31/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Rachel Viola Black Paz Ağus. 31, 2008 1:38 pm | |
| Hava çok sıcaktı. Rachel ise camın kenarına oturmuş dışarıyı izliyordu. Daha sonra sessiz bir şekilde “Keşke Fransa da olsaydım.” Diye mırıldandı. Uzun hayaller içinde dalıp gitmişti ve kapının çalındığını duydu... Birden sıçradı ve “Oui” Diye seslendi. Kapı yavaş bir şekilde açıldı kat görevlisi bayan küçümser bir bakışla“ S’excuser madame ama Fransızcam çok iyi değildir. Aşağıda bir konuğunuz var ve sizi bekliyorlar.” Dedi ve zarif bir şekildeselam vererek Fransızları taklit ett. Kapıdan çıkarken “Aman tanrım bu Fransızlar beni çok güldürüyor. Neymiş zarafetmiş hah!Diye söylenerek kapıdan çıktı. Rachel koltuktan kalktı vew masanın üzerindeki tokayla saçını topladı. Hızlı bir şekilde merdivenlerden indi ve salona girdi. Salonda Fransızca bir müzik çalıyordu, Rachel bu müziği çok seviyordu ve hemen mırıldanmaya başladı. Mırıldanırken etrafta tanıdık biri OLUP olup olmadığına bakıyordu. Tanıdık kimse yoktu. Resepsiyonda duran kadının yanına gitti ve“Pardon! Sanırım burada beni bekleyen bir misafirim var nerede olduğunu öğrenebilirmiyim?” dedi yalancı bir gülümseme atarak. Resepsiyondaki kadın hiç konuşmadan parmağıyla karşı tarafı işaret etti. Rachel etrafa iyicce bakındı ve daha sonra sinirli bir şekilde ileride duran yanına doğru yürümeye başladı. Rachel çok sinirlenmişti. ve çocuğu iterek “Seni lanet olası pislik! Burada ne arıyorsun aptal... Dedi ve küçümseyen bakışlarıyla çocuğa bakıyordu.Bu erkek Rachel'ın eski erkek arkadaşıydı ve aynı zamanda eski en iyi dotuydu... Lucas ve Rachel gerçekten çok iyi anlaşırları ama Rachel artık delice nefret ediyordu ondan. Lucas üzgün bir ifade ile “Viola... Ben... Ben... Çok üzgünüm böyle Olmasını istemezdim.” dedi ve elini Rachel'ın saçları arasında dolşatırmaya başladı. Rachel sert bir şekilde Lucas'ın elini itti ve “Bana Viola demeyi kes! Ne oldu? Aptal arkadaşların nerede? Yoksa onları da mı terk ettin her zamanki alışkanlıklarından biri olarak.?”Rachel çok sinirliydi ama güçlü durabiliyordu Rachel'ın ikinci adı Viola'ydı. Ve sadece yakınlarının ona bu isimle hitap etmesini isterdi. Lucas pişmancasına Rachel'ın gözlerine bakıyordu ve daha sonra “Viola ben çok üzgünüm. Evet bir hata yaptım ama n'olur beni affet”Diyordu.pişman gözlerle.Rachek artık dayanamıyordu ve bağırarak. “Seni nasıl affetmemi beklersin. Sen bizi sattın o pislikler için sattın. İkimiz birbirimizi tamamlıyorduk. Ama sen yolunu kaybettin ve aynı zamanda şansınıda.Şimdi defol git ve bir daha da dönme! ! Hogwarts da okuyoruz... İkimizde. Artık birinci sınıf değiliz. Aynı zamanda salak da değiliz.'' Rachel adeta ateş saçıyordu. Birden birinin omzuna değmesiyle irkildi ve ne var dercesine bakıyordu. Resepsiyondaki sarı saçlı kadındı bu. Kadın telaşlı bir şekilde “Bakın küçük bayan. Evet belki amacınız ilgi toplamak. Bunu fazlasıyla başardınız. Ama lütfen kavganızı odanızda yapın. Çünkü konuklarımızın ne kadar rahatsız olduğunu göremeyecek kadar kör değilim. Şimdi lütfen odanızı çıkın!”Rachel sinirli bir şekilde kafasınıu salladı ve “Zaten arkadaşımda gidiyor” Dedi koşarak odasıa doğru ilerledi. Arkadan Lucas geliyordu...
Rachel koşarak odanın kapısını kilitledi. Camın kenarını oturdu ve sinirli bir şekilde elini başına koyarak sessizce oturmaya başladı. Gerçekten bu yaşadıkları çok ağır gelmişti Rachel'a. Bunları yaşamayı hiç beklemiyordu Aslında. Birden onu karşısında görünce çok şaşırmıştı ve bir o kadar da sinirlenmişti. İki yıl önce olmuştu bu olay.lucas ve Rachel çok iyi anlaşırdı. Fakat Lucas onu başkalarıyla arkadaş olmak için satmıştı. Rachel Lucas'ın bir gün pişman olacağını biliyordu çünkü Lucasla hayata bakış açıları aynıydı. İkiside zekiydi ama Lucas'ın yaptığı tek aptallık herşeyi bitirmişti ve Viola artık onu affetmeyecekti Affetmek istemiyordu onu ama hala onu çok seviyordu.Rachel derin düşüncelere dalıp gitmişti ve birden kapının çalınmasyıla sıçradı ve baktı daha sonra “Evet kimsiniz? ! Dedi kapıya yaklaşarak. Ses gelmiyordu. Rachel Lucas'ın olduğunu anlamıştı. Açmak istemiyordu.‘'Viola benim tatlım. Lütfen aç şu kapıyı. Konuşmalıyız. Gerçekten önemli Rachel. Lütfen aç şu lanet olası kapıyı.'' luc üzgün gibiydi. Ama pek birşey değişmiyordu Rachel için. Kapıyı açıp açmamak konusunda kararsızdı. Ne olacaksa olsun artık diye düşündü böylece içindekileri de dökebilirdi. Usulca kapının kilidini kaldırdı ve hızlıca tekrar camın kenarına ilerledi. İlgilenmiyormuş gibi yapıyordu. Luc yavaşca elini Rachel'ın boynuna doladı. Sımsıkı tutuyordu onu. Yanağına masumca bir öpücük kondurdu... Luc Rachel'ın aldığı parfümü hala kullanıyordu. Evet evet. Bu kokan o parfümdü. Luc'a hediye etmişti.bu parfümü. . ‘’Luc... Lütfen yapma. Lütfen beni bırak. Yalvarırım sana. Yeter artık. Beni etkine almayı kes. Çünkü... Çünkü sana teslim olmak istemiyorum’’ Dedi Rachel bir solukta. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Daha sonra arkasını aniden dönerek sinirli bir şekilde. ‘’Slytherin’in wen mükemmel ikilisiydik biz. Herkes bizi kıskanırdı. Oysa bir sure sonar ben seni kıskanmaya başladım diğerlerinden. Sen beni aldattın Luc. Arkadaşlığımıza ihanet ettin. Sana hazırladığım süpriz doğum günü partisine gelmedin bile. Sana çok değer veriyordum Lucas. Hem de çok. Seni kız kardeşimden bile çok sevdim. Ama sen, peki ya sen? Beni aldattın, sattın Lucas.’’ Dedi bir solukta. Bunları söylemek istemezdi ama söylemek zorunda kalmıştı. Luc üzgünce bakıyordu. ‘’Bak Viola’’Diye söze girdi ama Rachel birden sözünü keserek ‘’Bana Viola deme dedim sana. Deme işte deme..!’’Dedi bağırarak. Lucas başını sallayarak sözlerine tekrar devam etti.... ‘’Tamam Rachel tamam. Bak. Uzun zamandır seninle konuşmak istiyordum. Sonunda seni buldum. Rachel… Ben çok pişmanım. Gerçekten çok pişmanım. Bana bir şans daha ver. Emin ol herşey daha güzel olacak.’’ Dedi Lucas… Rachel Lucas’I hala çok seviyordu. Ona şans verip vermemek konusunda kararsızdı. Ve ona çok değer veriyordu.. ‘’Bak Lucas. Sei hala çok seviyorum. Hem de çok. Ama sana nasıl güvenebilirim. Beni bir kez aldattın. Biliyorum pişmansın ama sana nasıl inanırım.’’ Dedi Rachel… Ona sarılmak istiyordu. Onu delicesine öpmek... ‘’Rachel… Bak. Biz çok uuzn zamandır arkadaşız ve sen beni tanıyorsun. Bu sadece ilk ve tek yanlışımdı sana karşı. Bir daha olmayacapına herşey üstüne yemin ederim. Bitanem… Ne olur inan bana.’’Lucas söylüyordu bu sözleri. Gerçekten o mavi gözlerindeki üzüntü ve pişmanlık okunuyordu İkinci bir şansı hak ediyordu aslında. Rachel öyle düşünüyordu. Hem onu seviyordu hem de bir daha bu hatayı yapmayacağından emindi. ‘’Gel buraya aptal. Gel…’’ Dedi gülümseyerek. Bir yandan ağlıyordu halaç Sımsıkı yarılmıştı ona. Bir yandan öpüyordu onu. Yanaklarını ellerine almıştı. Bu ana inanamıyordu. Kendine söz vermişti. Onu affetmeyecekti ama olmadı… Tekrar tekrara sarıldı en iyi arkadaşına. ...İkiside birbirlerini çok özlemişti. Tam iki yıldır konuşmuyorlardı. Lucas Rachel dan özür dilemeyi çok istemişti ama Rachel’ın Kabul etmeyeceğini bildiği için biraz yatışmasını beklemek istemişti. Doğru da yaptıştı gerçekten... ‘’ Hadi gidiyoruz. Okulun açılmasına çok az kaldı zaten. Parisdeki en sevdiğimiz yerlere gideceğiz. Tıkı eski günlerdeki gibi...’’ Dedi..
Viola’nın elinden tutu ve koşarcasını odadn sürüklemeye başladı. İkiside kahkahalarla gülüyordu.Resmen koridor inliyordu bağrışmalarıyla. Kazasız belasız en alt kata inmeyi becerdiler sonunda. Alt kattakiler garip garip bakıyorduı çılgın ikiliye. Hele de resepsiyondaki sarı saçlı kadın. Şaşkın ve sinirli... ‘’Size sesleniyorum. Hey! küçük şeytanlar. Buraya bakın.’’ diye bağırıyordu kadın. Rachel kadının sözleri karşısında sadece ona dil çıkardı . Dalga geçmişti resmen kadınla. Luc ile hala gülüşüyorlardı. Daha sonar kadının sinirli bakışları arasında oradan kaçarak sokakta koşuşturmaya başladılar.Rachel’ın uzun sarı saçları dağalmıştı ama çok tatlı duruyordu böyle. Yanakları ise pembeleşmişti. Terlemişti Rachel...‘’Luc… Luc… Lütfen şurada oturalım artık. Çok yoruldum.’’ Dedi gülümseyerek. Luc tamam anlamında başını salladı… Beraber eskisi gibi Paris’in en güzel sokaklarını dolaştılar. Gerçekten çok ama çok güzeldi. Daha sonar ikiside ertesi gün trende görüşmek üzere ayrıldılar. Lucas evine, Rachel ise kaldığı yere gitti.. Bugün Rachel için çok mutlu bir gündü. En iyi arkadaşı ile barışmıştı. Bundan daha güzel ne olabilirdi ki. Yatağoma uzandı usulca. Gözlerini kapattı. Hayal kuruyordu… Yine okulda mükemmel ikili olacaklardı ve herkes onları çok kıskanacaktı. Beraber yeni gelen çömezleri ezecek, bulanıklarla dalga geçeceklerdi. Düşünmesi bile eğlenceli ve mükemmeldi Rachel için. Ama şimdi uyumalıydı. Yoksa yarın uyanamayacaktı. Gözlerini kapattı. Yarını sabırsızlıkla bekliyordu. Düşüncelerin arasında uykuya daldı Rachel. En sessiz ve boyutsuz yere… Hayallere. | |
|
Rachel Viola Black 7.Sınıf Slytherin Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 35 Yaş : 32 Yaşım(Rp\'de) : 17 Asam : karanlığın sessizliği Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Kurnazlığı Kayıt tarihi : 31/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Rachel Viola Black Paz Ağus. 31, 2008 1:40 pm | |
| Çiseleyen yağmur hızını arttırmıştı. Fransa sokakları resmen alt üst olmuştu. İnsanlar bir yandan beklenmedik yağmura kızıyor, bir yandan da kaçışıyorlardı. ''Lanet olsun. Sanki neden şemsiye almam ki!''diye isyan ediyordu Rachel. Üstü başı sırılsıklamdı. Mor bluzu üztüne yapışmıştı. Sarı saçları ise yüzüne... Beyaz lameli ayakkabıları çamura bulanmıştı resmen. Gözlerine sürdüğü siyah kalem ise yüzüne akmış, garip duruyordu.''Hasta olmazsam iyidir''diye geçirdi içinden... Gök gürlüyordu ve Saat oldukça geç olmuştu. Sokakta dilenciler hariç neredeyse kimse kalmamış denebilirdi bile. Otobüs durağına doğru yürümeye karar verdi Rachel. Otobüsün Geleceğinden hiç umudu yoktu ama yinede şansını denemek istedi. Adımlarını hızlandırmıştı. Otobüs durağı bulunduğu konumdan uzaktı ama yürümekten başka çaresi yoktu...''Lanet kadın! ''dedi kısık ve bir o kadar da öfkeli bir sesle. Rachel dışarı çıkmadan önce üvey annesiyle kavga etmişti. Aslında her zaman kavga ederlerdi ama bu seferki çok ağır gelmişti ona. . O kadından nefret ediyordu. Her zaman kendi isteklerinin olmasını isteyen umursamaz ve çok garip bir kadındı annesi... Babası varken ona kızıymış gibi davranan o yokken eziyet eden aşağalık bir kadındı. Tam altı aydır aynı evde yaşıyorlardı. İlk başlarda Rachel onunla iyi iletişim kurabilmek için çok çaba sarfetmişti. Ama o kadın her zaman emirler yağdırmayı bilen, sevimsiz biriydi... Oysaki öz annesi... Ölmüştü. O varken herşey ne kadar da güzeldi. Rachel okuldan gelir, annesine gününün nasıl geçtiğini anlatır, beraber sohbet ederlerdi. Annesi Rachel’ın hep ama hep arkasında olurdu. Ona sırlarını açar, özelini paylaşırdı. Daha çok iki iyi arkadaş gibiydiler. Dedikodu bile rahatlıkla yaparlardı. Bir buçuk yıl önce ölmüştü annesi. Babası ilk başlarda annesinin ölümünden sonra çok bocalamıştı. Kendini içkiye vermişti. İşe ise istediği zaman giden istemediği zaman gitmeyen biri olmuştu... Rachel babasının her zaman babasına destek olmuş, bütün zorluklara beraber göğüs gerebileceklerine dair onunla konuşmuş ve bu psikolojik travmayı beraber atlatacaklarına dair ona söz vermişti. Başarmıştı da. Hayatları tam düzene girdi derken o kadın çıkmıştı.. Üvey annesi … Babasıyla aynı yerde çalışıyordu. Annesi varkende tanıyordu onu. Arada bir iş için evlerine yemeğe gelir, Rachel’a saçma sapan oyuncaklar getirirdi. Rachel ise hepsini çöpe atar bazende oynamadığı oyuncaklarının arasına fırlatırdı... O zamanladan beri o kadının babasına olan ilgisini fark etmişti. Ama babasının annesini sevdiğini bildiği için fazla umursamamıştı. Arada bir babasıyla onu konuşurken yakalardı. Babası ise hemen konuyu değiştiri, iş ile ilgili konuşmaya başlardı... Rachel çocuk olmasına rağmen aslında herşeyi farkındaydı O zamanlar. Babası annesi ölmeden önce, son zamanlarda onu aldatmaya başladığından şüphelenmişti, ama annesinin hastalığı dolayısıyla onu üzmemek için bu olayı kendi içinde unutma kararı almıştı... Rachel’ın annesi kanserden ölmüştü. İki yıldır tedavi oluyordu. Herşey tam iyiye gidiyor derken, bu ölüm çok zamansız olmuştu. Annesi kan kanseriydi. Ölmeden üç ay önce annesinin saçlarının dökülemeye başladığını fark etmişti. Annesi hastalığını ne kadar gizlemeye çalışsada Rachel bir şekilde bunu öğrenmişti... Onun yokluğu gerçekten acı vericiydi ve üvey annesi bunu anlayamazdı...
Gözlerinden yağmur suyuyla karışık yaşlar akıyordu. Hayatı resmen berbat gidiyordu. Ne arkadaşı vardı ne de sırlarını açacak güvenilir biri. Arkadaşlığın ne demek olduğunu bilmezdi Rachel… Sadece belirli bir iki arkadaşı vardı ama onlar da Fransa’ dan taşınmıştı. Rachel ise yanlız kalmıştı. İstemediği şeyler yapıyordu öfkesinden. Hem de hiç istemediği. O deli dolu, enerjik, konuşkan kız gitmiş yerine sanki bir ölü gelmişti… Artık hiç konuşmuyor, sadece soru sorulduğu zaman kısaca cevağlar veriyordu başkalarına… Hayata küsmüştü resmen. Zor geliyordu artık herşey. Yaşamak istemiyordu çünkü bir anlamı kalmamıştı artık. Sevilmediğini farkındaydı. Okulda, evde herkez ona düşmanca bakıyordu. Annesi öldüğü için okuldakiler onunla yetim diye dalga geçiyor, onu eziyordu. Gerçekten aşağılayıcı bir durumdu. Rachel’ın her zaman dalga geçtiği, ezdiği çömezler bile artık ona zavallı gözüyle bakıyordu… Yakın olmasa bile okuldaki arkadaşları onu görmezden geliyor denebilirdi. Neden böyle olduğunu Rachel da bilmiyordu. Ne yapması gerekiyordu arkadaşlarını kazanmak için… Annesi ölmüş olabilirdi. Ama bu onun suçu değildi. Eskiden her zaman grup lideri olan Rachel’ı artık aralarına blie almıyorlardı. O baskın kıza ne olmuştu böyle… Zavallı ha! Yoo hayır. O bir zavallı değildi. Kendisini öyle görmemeliydi. Bu sadece arkadaşlarının yapıştırmasıydı. Asıl kendisini öyle görürse öyle olurdu… Asıl zavallı olanlar ise onlardı aslında… Hayatın gerçekleriyle henüz karşılaşmamış olan onlar…
Rachel irkildi. Durağa çoktan varmıştı. Hatta otobüsü bile gelmişti. Durakta kimse kalmamıştı.. Koşar adımlarla mavi renkteki eski otobüse bindi. Oturacak yer yok gibiydi. Tıklım tıklımdı Otobüs. Rachel cam kenarında bir yerin boş olduğunu fark etti. Hızlıca oraya yöneldi. Oturmadan önce ıslak pantolnu yüzünden kaymamak için defterini oturağın üzürine koydu. Zekice bir fikirdi... Yağmur hala şiddetini sürdürüyordu... Otobüs bir duruyor, bir kalkıyordu. Mide bulandırıcıydı... Son durakta inecekti. Otobüs boşalmıştı. Kendiyle birlikte sadece beş altı kişi vardı.''Sonunda ! ''diye geçirdi içinden. Gelmişti. Otobüsten indi ve hızlı adımlarla ara sokağa girdi. Ev görünmüştü. Işıklar yanıyordu... Babası evde olamazdı ama. İş için yut dışındaydı. Belli ki üvey annesi onu bekliyordu. Rachel kapının önüne geldi. Çamurlu ayakkabılarını kapının önündeki paspasa sildi ve oradaki bezle temizledi. Daha sonra zili çaldı... Üvey annesinin merdivenden inen ayak sesleri duyuluyordu. Kapıyı açtı. Yine o iğrenç yüz karşısındaydı. Rachel annesini sıyırarak içeri geçti. Koşarak merdivenlerden çıkmaya başladı. Arkasından duyulan sese aldırış etmedi.''Hemen buraya gel Rachel Hemen! ''diye bağarıyordu annesi. Rachel yukarı çıktı. Odasına koştu ve kapıyı üzerine kilitledi. Hızlı hızlı nefes alıyordu... Ağlamaya başladı. Hıçkıra hıçkıra. Gerçekten çok zor bir durumdu onun için. Hergün, her saat nefret ettiği birinin yüzüne bakmak zorunda olmak. Onunla aynı evde yaşamak... Gerçekten acı vericiydi. Rachel yatağına uzandı. Uyumak istiyordu. Yeterince yorulmuştu. Gözlerini kapadı. Gözyaşları gözünü yakıyordu. Umursamadı. Bir süre sonra en mutlu olduğu hayal dünyasına daldı. Sakin ve sessiz ve acısız olan yere... Hayallere... | |
|