|
|
| Nazım Hikmet(yenilendi) | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Nazım Hikmet(yenilendi) Çarş. Nis. 23, 2008 5:19 pm | |
|
DAVET Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim...Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi KARDEŞÇESİNE, bu hasret bizim...
NAZIM HİKMET RAN
PİRAYE İÇİN YAZILMIŞ 21-22 ŞİİRLERİ
22 Eylül 1945 Kitap okurum: içinde sen varsın, şarkı dinlerim: içinde sen. Oturdum ekmeğimi yerim: karşımda sen oturursun, çalışırım: karşımda sen. Sen ki, her yerde "hâzırı nâzır"ımsın, konuşamayız seninle, duyamayız sesini birbirimizin: sen benim sekiz yıldır dul karımsın...
23 Eylül 1945 O şimdi ne yapıyor şu anda, şimdi, şimdi? Evde mi, sokakta mı, çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı? Kolunu kaldırmış olabilir, - hey gülüm, beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi... O şimdi ne yapıyor, şu anda, şimdi, şimdi? Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor. Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir, - her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren sevgili, canımın içi ayaklar!.. Ve ne düşünüyor beni mi? Yoksa ne bileyim fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi? Yahut, insanların çoğunun neden böyle bedbaht olduğunu mu? O şimdi ne düşünüyor, şu anda, şimdi, şimdi?..
24 Eylül 1945 En güzel deniz: henüz gidilmemiş olandır. En güzel çocuk: henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız. Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: henüz söylememiş olduğum sözdür...
30 Eylül 1945 Seni düşünmek güzel şey ümitli şey dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey. Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum...
1 Ekim 1945 Dağın üstünde: akşam güneşiyle yüklü olan bir bulut var dağın üstünde. Bugün de: sensiz, yani yarı yarıya dünyasız geçti bugün de. Birazdan açar kırmızı kırmızı: gecesefeları birazdan açar kırmızı kırmızı. Taşır havamızda sessiz, cesur kanatlar vatandan ayrılığa benzeyen ayrılığımızı...
6 Ekim 1945 Bulutlar geçiyor: haberlerle yüklü, ağır. Buruşuyor hâlâ gelmeyen mektup avucumda. Yürek kirpiklerin ucunda uzayıp giden toprak uğurlanır. Benim bağırasım gelir: -"Pîrâye, Pîrâye!.." diye
NAZIM HİKMET
KADINLARIMIZ
Toprak öyle bitip tükenmez, dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişemeyecekti. Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle Ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti. Ayın altında öküzler başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık kısacıktılar ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında ve ayakları altından akan toprak, toprak, ve topraktı. Gece aydınlık ve sıcak ve kağnılarda tahta yataklarında oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı. Ve kadınlar birbirlerinden gizleyerek bakıyorlardı ayın altında geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine. Ve kadınlar bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve kara sabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız şimdi ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi aynı yürek ferahlığı, aynı yorgun alışkanlık içindeydiler. Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu. Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
VATAN HAİNİ
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
NAZIM HİKMET
KARIMA MEKTUP
Bir tanem! Son mektubunda: "Başım sızlıyor yüreğim sersem!" diyorsun.
"Seni asarlarsa seni kaybedersem;" diyorsun; "yaşayamam!"
Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı.
Ölüm bir ipte sallanan bir ölü. Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm. Fakat emin ol ki sevgili; zavallı bir çingenenin kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli geçirecekse eğer ipi boğazıma, mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar Nâzım'a!
Ben, alaca karanlığında son sabahımın dostlarımı ve seni göreceğim, ve yalnız yarı kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim...
Karım benim! İyi yürekli, altın renkli, gözleri baldan tatlı arım benim; ne diye yazdım sana istendiğini idamımın, daha dava ilk adımında ve bir şalgam gibi koparmıyorlar kellesini adamın. Haydi bunlara boş ver. Bunlar uzak bir ihtimal. Paran varsa eğer bana fanila bir don al, tuttu bacağımın siyatik ağrısı, Ve unutma ki daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun karısı.
NAZIM HİKMET
PİRAYE İÇİN
Ne güzel şey hatırlamak seni; ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık... Ne güzel şey hatırlamak seni, yazmak sana dair hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek: filanca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya... Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine: bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipek dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım... Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... NAZIM HİKMET
(fazla başlık açmamak için buraya ekleyeceğim)
En son Tonks Walker tarafından Cuma Nis. 25, 2008 2:51 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| | | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Çarş. Nis. 23, 2008 5:26 pm | |
| | |
| | | Christina Hanna Beth Bitkibilim Profesörü
Mesaj Sayısı : 112 Nerden? : Kanada Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : Z.a.y Yaşım(Rp\'de) : ananın amı Asam : am biti Kan Saflığı : sik gibi En Belirgin Özelliği : Lütfen özelliğinizi belirtiniz! Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (2/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Cuma Nis. 25, 2008 10:31 am | |
| | |
| | | Mabelle Nerissa Radcliffe Muggle
Mesaj Sayısı : 999 Yaş : 29 Nerden? : Londra(gerçekte İzmir) Rp Sevgilim : Dur bakalım daha ne kadar özgür kızı oynayacağız :D Savaş Tarafım : ZAY(öyle de kalacak xD) Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Sonsuzluğun Sonu Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Sadık Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (80/100) Rp Gücü: (0/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Cuma Nis. 25, 2008 10:34 am | |
| Davet çok güzel ve anlamlıymış kız Tonks. Emeğine sağlık ;) | |
| | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Cuma Nis. 25, 2008 2:52 pm | |
| yeniledim | |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:27 pm | |
| DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...
Buna bitiyorum işte:)
ÖLÜME DAİR
Buyrun, oturun dostlar, hoş gelip sefalar getirdiniz. Biliyorum, ben uyurken hücreme pencereden girdiniz. Ne ince boyunlu ilâç şişesini ne kırmızı kutuyu devirdiniz. Yüzünüzde yıldızların aydınlığı başucumda durup el ele verdiniz. Buyrun oturun dostlar hoş gelip sefalar getirdiniz.
Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor? Osman oğlu Hâşim. Ne tuhaf şey, hani siz ölmüştünüz kardeşim. İstanbul limanında kömür yüklerken bir İngiliz şilebine, kömür küfesiyle beraber ambarın dibine...
Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız simsiyah başınızı. Kim bilir nasıl yanmıştır canınız... Ayakta durmayın, oturun, ben sizi ölmüş zannediyordum, hücreme pencereden girdiniz. Yüzünüzde yıldızların aydınlığı hoş gelip sefalar getirdiniz...
Yayalar-köylü Yakup, iki gözüm, merhaba. Siz de ölmediniz miydi? Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp çok sıcak bir yaz günü yapraksız kabristana gömülmediniz miydi? Demek ölmemişsiniz?
Ya siz? Muharrir Ahmet Cemil? Gözümle gördüm tabutunuzun toprağa indiğini.
Hem galiba tabut biraz kısaydı boyunuzdan. Onu bırakın Ahmet Cemil, vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan, o ilâç şişesidir rakı şişesi değil. Günde elli kuruşu tutabilmek için, yapyalnız dünyayı unutabilmek için ne kadar çok içerdiniz... Ben sizi ölmüş zannediyordum. Başucumda durup el ele verdiniz, buyrun, oturun dostlar, hoş gelip sefalar getirdiniz...
Bir eski Acem şairi : "Ölüm âdildir" - diyor, - "aynı haşmetle vurur şahı fakiri."
Hâşim, neden şaşıyorsunuz? Hiç duymadınız mıydı kardeşim, herhangi bir şahın bir gemi ambarında bir kömür küfesiyle öldüğünü?...
Bir eski Acem şairi : "Ölüm âdildir" - diyor. Yakup, ne güzel güldünüz, iki gözüm. Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir... Fakat bekleyin, bitsin sözüm. Bir eski Acem şairi : "Ölüm âdil..." Şişeyi bırakın Ahmet Cemil. Boşuna hiddet ediyorsunuz. Biliyorum, ölümün âdil olması için hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...
Bir eski Acem şairi... Dostlar beni bırakıp, dostlar, böyle hışımla nereye gidiyorsunuz? | |
| | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:29 pm | |
| VATAN HAİNİ "Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. xD | |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:32 pm | |
| Süper xP
ELLERİNİZE VE YALANA DAİR
Bütün taşlar gibi vekarlı, hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli, bütün yük hayvanları gibi battal, ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli, hafif, sütlü memeler gibi yüklü, tabiat gibi cesur ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil, bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar, ah, benim insanlarım, yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız. Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya, göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
İnsanlar, ah, benim insanlarım, hele Asya'dakiler, Afrika'dakiler, Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik adaları ve benim memleketlilerim, yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu, elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız, elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım, Avrupalım, Amerikalım benim, uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi, ellerin gibi tez kandırılır, kolay atlatılırsın...
İnsanlarım, ah, benim insanlarım, antenler yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa rotatifler, kitaplar yalan söylüyorsa, duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa, beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların, dua yalan söylüyorsa, ninni yalan söylüyorsa, rüya yalan söylüyorsa, meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı, söz yalan söylüyorsa, renk yalan söylüyorsa, ses yalan söylüyorsa, ellerinizden geçinen ve ellerinizden başka her şey herkes yalan söylüyorsa, elleriniz balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun, elleriniz isyan etmesin diyedir. Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız bu ölümlü, bu yaşanası dünyada bu bezirgân saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir. | |
| | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:34 pm | |
| KARLI KAYIN ORMANINDA
Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin. Efkârlıyım, efkârlıyım, elini ver, nerde elin?
Ayışığı renginde kar, keçe çizmelerim ağır. İçimde çalınan ıslık beni nereye çağırır?
Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak? Kayınların arasında bir pencere, sarı sıcak.
Ben ordan geçerken biri: 'Amca, dese, gir içeri.' Girip yerden selâmlasam hane içindekileri.
Eski takvim hesabıyle bu sabah başadı bahar. Geri geldi Memed'ime yolladığım oyuncaklar.
Kurulmamış zembereği küskün duruyor kamyonet, yüzdüremedi leğende beyaz kotrasını Memet.
Kar tertemiz, kar kabarık, yürüyorum yumuşacık. Dün gece on bir buçukta ölmüş Berut, tanışırdık.
Bende boz bir halısı var bir de kitabı, imzalı. Elden ele geçer kitap, daha yüz yıl yaşar halı.
Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü. Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü.
En acayip gücümüzdür, kahramanlıktır yaşamak: Öleceğimizi bilip, öleceğimizi mutlak.
Memleket mi, daha uzak, gençliğim mi, yıldızlar mı? Bayramoğlu, Bayramoğlu, ölümden öte köy var mı?
Geceleyin, karlı kayın ormanında yürüyorum. Karanlıkta etrafımı gündüz gibi görüyorum.
Şimdi şurdan saptım mıydı, şose, tirenyolu, ova. Yirmi beş kilometreden
| |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:36 pm | |
| CEVİZ AĞACI
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz, ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda, budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl. Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril, koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil. Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var. Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a. Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım. Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u. Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında. | |
| | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:38 pm | |
| GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ
Bu bir türkü:- toprak çanaklarda güneşi içenlerin türküsü! Bu bir örgü:- alev bir saç örgüsü! kıvranıyor; kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor esmer alınlarında bakır ayakları çıplak kahramanların! Ben de gördüm o kahramanları, ben de sardım o örgüyü, ben de onlarla güneşe giden köprüden geçtim! Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi. Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını; altın yeleli aslanların ağzını yırtarak gerindik! Sıçradık; şimşekli rüzgâra bindik!. Kayalardan kayalarla kopan kartallar çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını. Alev bilekli süvariler kamçılıyor şaha kalkan atlarını!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Düşmesin bizimle yola: evinde ağlayanların göz yaşlarını boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar! Bıraksın peşimizi kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
İşte: şu güneşten düşen ateşte milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten düşen ateşe fırlat; yüreğini yüreklerimizin yanına at!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk! Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız, toprak kokuyor bakır sakallarımız! Neş'emiz sıcak! kan kadar sıcak, delikanlıların rüyalarında yanan o «an» kadar sıcak! Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak, ölülerimizin başlarına basarak yükseliyoruz güneşe doğru!
Ölenler döğüşerek öldüler; güneşe gömüldüler. Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor! Kalın tuğla bacalar kıvranarak ötüyor! Haykırdı en önde giden, emreden! Bu ses! Bu sesin kuvveti, bu kuvvet yaralı aç kurtların gözlerine perde vuran, onları oldukları yerde durduran kuvvet! Emret ki ölelim emret! Güneşi içiyoruz sesinde! Coşuyoruz, coşuyor!.. Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Toprak bakır gök bakır. Haykır güneşi içenlerin türküsünü, Hay-kır Haykıralım! | |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:43 pm | |
| Ayy bunu H.S'de Taylan'ın cenazesinde okumuşlardı
MEMLEKETİMİ SEVİYORUM
Memleketimi seviyorum : Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım. Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.
Memleketim : Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya, kurşun kubbeler ve fabrika bacaları benim o kendi kendinden bile gizleyerek sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.
Memleketim. Memleketim ne kadar geniş : dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana. Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum. Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum ve güneye pamuk işleyenlere gitmek için Toroslardan bir kerre olsun geçemedim diye utanıyorum.
Memleketim : develer, tren, Ford arabaları ve hasta eşekler, kavak söğüt ve kırmızı toprak.
Memleketim. Çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı göllerini seven alabalık ve onun yarım kiloluğu pulsuz, gümüş derisinde kızıltılarla Bolu'nun Abant gölünde yüzer.
Memleketim : Ankara ovasında keçiler : kumral, ipekli, uzun kürklerin pırıldaması. Yağlı, ağır fındığı Giresun'un. Al yanaklı mis gibi kokan Amasya elması, zeytin incir kavun ve renk renk salkım salkım üzümler ve sonra karasaban ve sonra kara sığır ve sonra : ileri, güzel, iyi her şeyi hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım yarı aç, yarı tok yarı esir... | |
| | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:48 pm | |
| Biliyorum... BİR KÜVET HİKAYESİ
Süleyman'a karısı telefon etti : — Konuşan ben, ben, Fahire. Tanımadın mı sesimden? Demek çok bağırdım birdenbire. Çığlık mı? Belki... Hayır, çocuklar hasta değil. Dinle beni : işini bırak da gel, çabuk ol ama. Telefonda anlatamam, olmaz. Daha kıyamet kadar vakit var akşama. Saatlar, saatlar, kıyamet kadar. Sorma. Dinle beni... Hemen vapur bulamazsan Üsküdar'a kayıkla geç. Bir taksiye atla. Paran yoksa patrondan avans al. Yolda hiçbir şey düşünme, mümkün mertebe yalansız gelmeye çalış. Yalan kuvvetliye söylenir ben kuvvetsizim. Alay etme kuzum. Evet kar yağacak, evet hava güzel. Koynuna girdiğim adam gibi kocam gibi değil, büyüğüm, akıllım, babam gibi gel...
Geldi Süleyman, Fahire, kocası Süleyman'a sordu : — Doğru mu? — Evet. — Teşekkür ederim Süleyman. Bak işte rahatladım. Bak işte ağlamıyorum artık. Nerde buluşuyordunuz? - Bir otelde. — Beyoğlu tarafında mı? — Evet. — Kaç defa? — Ya üç, ya dört. — Üç mü, dört mü? — Bilmiyorum. — Bunu hatırlamak bu kadar mı güç Süleyman? — Bilmiyorum. — Demek ki bir otel odasında. Kim bilir çarşaflar nasıl kirliydi. Bir İngiliz romanında okudum, bu işlere yarayan otellerde kırık küvetler varmış. Sizinkinde de var mıydı Süleyman? — Bilmiyorum. — Hele düşün, toz pembe çiçekli, kırık bir küvet? — Evet. — Hiç hediye verdin mi? — Hayır. — Çukulata, filân? — Bir defa. — Çok mu seviyordun? — Sevmek mi? Hayır... — Başkaları da var mı Süleyman? — Yok. — Olmadı mı? — Hayır. — Bunu sevdin demek... Başkaları da olsaydı daha rahat ederdim... Çok mu güzel yatıyordu? — Hayır. — Doğru söyle, bak ne kadar cesurum... — Doğru söylüyorum... — Zaten gösterdiler bana. İnek gibi karı. Belimden kalın bacakları... Fakat zevk meselesi bu... Bir sual daha, Süleyman : Niçin? — Bilmiyorum... Karanlıkta pencerenin hizasında karlı, ağır bir çam dalı. Bir hayli zaman oldu sofada asma saat on ikiyi çalalı.
Süleyman'ın karısı Fahire şunları anlattı kocasına ertesi gün : — ... Dayanılmaz bir acı halindeydi kendime karşı duyduğum merhamet, ölmeye karar verdimdi, Süleyman... Annem, çocuklarım ve en önde sen bulacaktınız karda ayak izlerimi. Bekçi, polisler, bir tahta merdiven ve bir kadın ölüsü çıkaracaktınız arka arsada bostan kuyusundan. Kolay mı? Gece bostan kuyusuna doğru yürümek, sonra kenarına çıkıp durarak baş aşağı atlamak karanlığına? Fakat bulmadınızsa eğer karda ayak izlerimi sade korktuğumdan değil. Bekçi, merdiven, polisler, dedikodu, kepazelik, aldatılmış bir zevcenin intiharı : komik. Niçin öldüğümü anlatmak müşkül. Kime? Herkese, sana meselâ. İnsan, ölmeye karar verirken bile insanları düşünüyor... Sen yatakta uyuyordun yüzün rahat, her zaman nasıl uyursan ondan evvel ve o varken. Dışarda kar yağmaya başladı. Bir tek gecelikle çıkmak balkona : Zatürree ertesi gün, nümayişsiz ölüvermek. Hayır, hiç aklıma gelmedi nezle olmak ihtimali. Yaktım sobamızı. İyice ısınmak lâzım ilkönce. Ciğer bir çay bardağı gibi çatlarmış. Pencereye, kara bakıyorum : «Eşini gaip eyleyen bir kuş gibi kar geçen eyyamı nev baharı arar...» Babam bu şiiri çok severdi. Sen beğenmezsin. «Sağdan sola, soldan sağa lerzânı girizan...» Lambayı söndürmeden balkona çıktım. « ... gibi kar düşer düşer ağlar...» Oturdum balkonda iskemleye. Havada çıt yok. Karanlık bembeyaz. Uykudayım sanki. Sanki çok sevdiğim bir insan korkarak beni uyandırmaktan yumuşacık dolaşıyor etrafımda. Üşümüyordum. Kederim duruluyor berraklaşıyor. Odanın camlı kapısından balkona vuran ışık sıcak bir kumaş gibiydi üstünde dizlerimin. Ben rehavetli bir mahzunluk içinde acayip şeyler düşünüyordum : Feneryolu'ndaki çınar 150 yaşındaymış. Ömrü bir gün süren böcekler. Gün gelecek insanlar çok uzun çok bahtiyar yaşayacaklar. İnsanın yüreği ve kafası var... İnsanın elleri... İnsan? Ne zamanki, nerdeki, hangi sınıftan? Onların insanları, bizim insanlarımız. Ve her şeye rağmen yeni bir dünya için yapılan kavga. Sonra sen ben bir kırık küvet ve benim kendime karşı duyduğum merhamet...
Kar durdu. Sökmek üzre şafak. Utanarak odaya döndüm. O anda uyansaydın sarılıp boynuna... Uyanmadın. Evet, çok şükür nezle bile değilim. Şimdi? Zaman zaman hatırlayıp zaman zaman unutacağım. Yine yan yana yaşayacağız beni sevdiğine emin olarak.
Altı ay kadar geçti aradan. Bir gece karı koca denizden dönüyorlardı. Gökte yıldızlar, ağaçlarda yaz meyveleri vardı. Fahire birdenbire durdu baktı muhabbetle kocasının gözlerine ve suratına tükürür gibi bir tokat vurdu. | |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:51 pm | |
| OTOBİYOGRAFİSi
1902'de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir daha geriye dönmeyi sevmem üçyaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim on dokuzumda Moskova'da komünist üniversite öğrenciliği kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin hapislerde de yattım büyük otellerde de açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir otuzumda asılmamı istediler kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Pırağ'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'te 961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni sökmedi yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde gençbir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün 52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile aldattım kadınlarımı konuşmadım arkasından dostlarımın içtim ama akşamcı olmadım hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim yalan söyledim başkasını üzmemek için ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile çoğunluk binemiyor operaya gittim çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha yakalanmam da şart değil başbakan filan olacağım yok meraklısı da değilim bu işin bir de harbe girmedim sığınaklara da inmedim gece yarıları yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım başımdan neler geçer daha kim bilir.
Not:Bu otobiyografi 1961 yılı 11 Eylülünde Doğu Berlin'de yazıldı. | |
| | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:52 pm | |
| AÇLIK ORDUSU YÜRÜYOR
| Açlik ordusu yürüyor yürüyor ekmege doymak için ete doymak için kitaba doymak için hürriyete doymak için.
Yürüyor köprüler geçerek kildan ince kiliçtan keskin yürüyor demir kapilari yirtip kale duvarlarini yikarak yürüyor ayaklari kan içinde.
Açlik ordusu yürüyor adimlari gök gürültüsü türküleri atesten bayraginda umut umutlarin umudu bayraginda.
Açlik ordusu yürüyor sehirleri omuzlarinda tasiyip daracik sokaklari karanlik evleriyle sehirleri fabrika bacalarini paydostan sonralarinin tükenmez yorgunlugunu tasiyarak.
Açlik ordusu yürüyor ayi ini köyleri ardinca çekip götürüp ve topraksizliktan ölenleri bu koskoca toprakta.
Açlik ordusu yürüyor yürüyor ekmeksizleri ekmege doyurmak için hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlik ordusu yürüyor yürüyor ayaklari kan içinde.
9 Agustos 1962 |
| |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:55 pm | |
| Cemal Sürreya'nın Nazım Hikmet hakkında söyledikleri: Cemal Süreya (1931-1990)
"Nâzım Hikmet'in önemi şurda : Bir devrim düşüncesini toptan üstlenmiş ve sonuna kadar götürmek cesaretini göstermiştir. Öte yandan şiirinde - anlatımında, kullandığı imgelerde, dil tutumunda - düşüncesinin, hayatının, varoluşunun karşılığını bulmuştur. Başka şairlerde görmeye alıştığımız, düşüncenin süs ve biçim olarak, iğreti olarak serpilişi, fikrin biçim cilveleri ve anlam oyunları halinde kalıp sırıtışı yoktur onda. Düşünce biçimsel olarak değil, yapısal [structurel] olarak yerleşir Nâzım Hikmet'in şiirine. Tümdengelmez onda düşünce. Daha çok hayatın verilerinden çıkışını yapar. Bu yüzden Tevfik Fikret gibi düşünceye boğulmaz. 'Bereketli bir ırmak' gibi çoğala çoğala büyür. "Nâzım Hikmet, şiirini hayatıyla tam doğrulamış bir şairdir. Ama daha önemlisi, siyasal tutumdaki birçok şairin aksine, hayatını şiiriyle eksiksiz bir planda doğrulamayı da bilmiştir. Devrim düşüncesiyle şiirsel yük müthiş bir bütünlenme içindedir onda. Ve bu bizim şiirimizde Nâzım Hikmet'e kadar rastlanmayan, dünya şiirinde de seyrek rastlanan bir özelliktir. Şiirsel onur yiğitlik tavrıyla bir arada gider Nâzım Hikmet'te. Şiirin en büyük deneylerinden biri." ("Sonuna Kadar" adlı yazısından) | |
| | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:56 pm | |
| ASYA - AFRIKA YAZARLARINA
| Kardeslerim bakmayin sari saçli olduguma ben Asyaliyim bakmayin mavi gözlü olduguma ben Afrikaliyim agaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda sizin ordakiler gibi tipki benim orda arslanin agzindadir ekmek ejderler yatar basinda çesmelerin ve ölünür benim orda ellisine basilmadan sizin ordaki gibi tipki bakmayin sari saçli olduguma ben Asyaliyim bakmayin mavi gözlü olduguma ben Afrikaliyim okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin siirler gezer agizdan agiza türküleserek siirler bayraklasabilir benim orda sizin ordaki gibi kardeslerim siska öküzün yanina kosulup siirlerimiz topragi sürebilmeli pirinç tarlalarinda batakliga girebilmeli dizlerine kadar bütün sorulari sorabilmeli bütün isiklari derebilmeli yol baslarinda durabilmeli kilometre taslari gibi siirlerimiz yaklasan düsmani herkesten önce görebilmeli cengelde tamtamlara vurabilmeli ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayincaya kadar mali mülkü akli fikri cani neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete siirlerimiz 22 Ocak 1962, Moskova
|
| |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 2:58 pm | |
| CENAZE MERASİMİM
Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, merdivenlerse daracık.
Belki avluda dizboyu güneş ve güvercinler olacak, belki kar yağacak çocuk çığlıklarıyla dolu, belki ıslak asfaltıyla yağmur. Ve avluda çöp bidonları duracak her zamanki gibi.
Kamyona, yerli gelenekle, yüzüm açık yükleneceksem, bir şey damlayabilir alnıma bir güvercinden : uğurdur. Bando gelse de, gelmese de çocuklar gelecek yanıma, meraklıdır ölülere çocuklar.
Bakacak arkamdan mutfak penceremiz. Balkonumuz geçirecek beni çamaşırlarıyla. Ben bu avluda bahtiyar yaşadım bilemediğiniz kadar. Avludaşlarım, uzun ömürler dilerim hepinize...
963 Nisan, Moskova | |
| | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 3:00 pm | |
| Ataol Behramoğlu demiş ki'şair' Nazım Hikmet'i değerlendiriyor...
- Bir şair olarak Nazım Hikmet'in Türk ve dünya şiiri içindeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Nazım Hikmet, çağdaş Türk şiirinde en önemli devrimi gerçekleştirmiş bir şairdir. Bu devrim, şiirin teknik alanında "özgür koşuk" diye adlandırılan bir yenilikçi harekettir. Kaynağında hem Türk şiirinin 19'ncu yüzyıl sonlarındaki gelişmeleri, hem Fransız "özgür koşuk" hareketi, hem Rus modernizmi ve bütün bunların Nazım Hikmet tarafından Türk dili temelinde gerçekleştirilmiş sentezi söz konusudur.
Bu aynı zamanda şiir dilinin o güne kadar kullanılmamış sözcüklerle zenginleştirilmesi, yepyeni uyum, ses ögeleri kazanmasıdır. İçerikte de yenilikçi bir şairdir. Yine çok az ilgilenilmiş konular, temalar denebilir ki insan yaşamının tüm alanları Nazım Hikmet'le birlikte şiirin konusu durumuna gelmiştir.
- Nazım Hikmet, devlet yönetimi tarafından önce inkar edildi sonra birden bire ona ve şiirine sahip çıkılmaya başlandı..
- Yaratıcılığının ilk dönemlerinde de siyasi görüşleri nedeniyle, siyasal yönetimlerin tepkisini çekmekle birlikte, özellikle sanat ortamında çok popüler olmuştu. Dönemin bütün sanatçılarının, her kuşaktan yazarların ve şairlerin ilgisini ve hayranlığını kazanmış bir şairdi. O yıllarda da tutuklandığı, cezaevinde kaldığı oldu. Fakat 30'lu yıllarda gerginleşen dünya koşullarının da Türkiye'de yarattığı gerici siyasal ortamda, Nazım Hikmet bir tehdit olarak görülmeye başladı yönetici çevrelerce. Bir iftira ve tuzak niteliği taşıyan bir komplo girişim sonucunda tutuklanarak, ağır hapis cezasına mahkum edildi. O dönemlerde adının anılması bile yasaklanır duruma geldi. 1950'de af yasasından yararlanarak serbest bırakıldıktan sonra yaşamına yönelik bir başka komplo üzerine ülkeden ayrılmak zorunda kaldı.
Yurtdışında bulunduğu yıllarda aleyhinde çok çirkin kampanyalar yapıldı. Fakat 1960 sonrası Türkiye'sinde şiirlerinin yeniden yayınlanışıyla birlikte, büyük çaptaki şair ve insan kimliğiyle yeniden ülkesinin okurlarıyla buluşmuş oldu. Bugün bir ulusal kahraman gibi algılanmaktadır. Fakat yönetici siyaset çevrelerinde Nazım Hikmet düşmanlığının tümüyle kalkmış olduğu söylenemez. Belki şöyle özetleyebiliriz, Nazım Hikmet'in hem şair, hem bir toplumal eylemci kimliğiyle nesnel olarak değerlendirilmesi için yine de bir zaman geçmesi gerekmektedir.
Fakat hiç kuşkusuz 100'ncü doğum yılının Türkiye'de ve başka ülkelerde kutlanmakta oluşu dilimiz ve edebiyatımız için hem büyük bir onur hem de büyük şairimizin hak etmiş olduğu bir başarıdır.
- Nazım Hikmet hala Tük vatandaşı değil, vasiyeti de yerine gelmedi. Mezarı Moskova'da...
- Orada yaşamdan ayrıldı ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığından da çıkarılmış olduğu için Türkiye'ye getirilmesi sözkonusu değildi o dönemde. Ama mutlaka ülkesinde olması gerekir bu anıt mezarın. Er geç olacaktır bu.
- Sizce Nazım Hikmet'in gücü nedir? Bütün yasaklamalara ve yoksaymalara karşın insanlar az ya da çok onu ve şiirlerini tanıyorlar. Özellikle son yıllarda Nazım bir efsane haline geldi.
- Büyük bir şair olmak, büyük bir sanatçı olmak kolay değildir. Eğer Nazım büyük bir şair, bir dil ustası olmasaydı kişisel yaşamı ya da toplumsal düşünceleri ilgi de çekse de bu kadar karizmatik bir kişiliği olamazdı. Herşeyden önce şairliğinin etkisidir Nazım'ı bugünkü konumuna yükselten. Onun yanısıra denebilir ki ele avuca sığmaz canlı kişiliği ve özellikle de toplumsal alandaki eylemci ve düşünür kimliğiyle cesareti tüm bunların birarada oluşu, Nazım Hikmet efsanesini yaratmıştır. Ama bu efsane aynı ölçüde de gerçektir. | |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 3:01 pm | |
| YİRMİNCİ ASRA DAİR
- Uyumak şimdi, uyanmak yüzyıl sonra, sevgilim...
- Hayır, kendi asrım beni korkutmuyor ben kaçak değilim. Asrım sefil, asrım yüz kızartıcı, asrım cesur, büyük ve kahraman. Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman. Ben yirminci asırlıyım ve bununla övünüyorum, Bana yeter yirminci asırda olduğum safta olmak bizim tarafta olmak ve dövüşmek yeni bir âlem için...
- Yüz yıl sonra, sevgilim...
- Hayır, her şeye rağmen daha evvel. Ve ölen ve doğan ve son gülenleri güzel gülecek olan yirminci asır (benim şafak çığlıklarıyla sabaha eren müthiş gecem) senin gözlerin gibi, Hatçem, güneşli olacaktır. 12. 11. 1941 | |
| | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 3:03 pm | |
| İbrahim Balaban 'Şair Baba'sını anlatıyor... Türk resim sanatının yaşayan büyük ustalarından biri olan İbrahim Balaban, 1937 yılının son günlerinde, henüz 16 yaşındayken cezaevine düştü. Altı ay hapis ve üç ay da para cezasına çarptırılan Balaban, para cezasını ödeyemeyince üç yıl cezaevinde kaldı. Cezasının bitmesine çok az bir zaman kala dört mahkumun saldırısına uğradı. Balaban, daha sonra hasmını öldürdüğü için yeniden cezaevine girdi. 1942 ile 45 ve 1948 ile 50 yılları arasını Bursa Cezaevi'nde geçirdi. Resme yeteneği olan ve sürekli resim yapan Balaban, Nazım Hikmet'le Bursa Cezaevi'nde tanıştı. Nazım'ın desteğiyle resim çalışmalarını sürdürdü.
Balaban, kendisinden 20 yaş büyük olan ve 'Şair Baba' diye çağırdığı Nazım Hikmet'le geçirdiği günleri anlattı:
"Nazım Hikmet, hapispaneye ilk geldiği zaman herkes onun hakkında bir şeyler söylüyordu. Bence söylenilen hiç bir şey Nazım Hikmet'i tam olarak yansıtmıyordu. Bütün mahpuslar, Nazım'ı kendilerine göre anlatıyordu.
Mesela, Nazım'ın Yavuz Zırhlısı'nı kaçırırken yakalandığını söyleyenler vardı. Bazıları onu bu yüzden büyük bir kahraman olarak görüyordu. Çünkü onlar, bu kadar büyük bir gemiyi ancak Don Kişot gibi, Köroğlu gibi bir adamın kaçırabileceğini düşünüyorlardı.
Mahkumların bir çoğu da Nazım Hikmet'i kötü tanıyordu. Onlara göre Nazım Hikmet komünistti ve komünizm kötü bir şeydi.
Ben de Nazım'ın neden içeri düştüğünü sorduğumda komünist olduğunu söylemişlerdi. Benim için önemli değildi bu. Zaten o sıralar komünizmin ne olduğunu da bilmiyordum. Bana komünizmin kötü bir şey olduğunu söylediler. "Ayıp mıdır bunu konuşmak dedim" ayıp olduğunu söylediler. Lugatlara bakarım o zaman dedim, onlar bu sözcüğün anlamının lugatlarda da olmadığını söylediler.
Bana kalırsa o dönemlerde Nazım Hikmet'in tek suçu dünyaya gelmiş olmaktı. Ne yaparsa yapsın, onu cezalandırıyorlardı. Oysa şimdi aradan bunca zaman geçtikten sonra doğumunun 100'üncü yılı kutlanıyor.
NAZIM DÜNYAYA SIĞMIYORDU
İnsanların o dönemde Nazım Hikmet'ten korktuğunu düşünüyorum. Korkuyorlardı, çünkü Nazım Hikmet dünyaya sığmıyordu. Yazdığı şiirler o kadar çok sevilip okunuyordu ki... Bana kalırsa bu, iktidarı rahatsız etti ve Nazım Hikmet'i içeri atmaktan başka çare bulamadılar. Herkes bu güzel adama kendince bir çamur atıyordu. "Öyleyse bu çamurun içinde 28 yıl yatsın bakalım" deniliyordu.
Ben de suçsuz yere cezaevine düşmüştüm. Jandarma beni falakaya yatırıp suçu kabul ettirmişti. Öfkeden patlayacak haldeydim. Habire resim çiziyordum. Daha çok da tüfek resimleri. Jandarmalardan ve hükümetten intikam almayı düşünüyordum.
Ben bunları yapıp dururken mahkumlardan biri bana cezaevine bir ressamın geldiğini, insanların yüzüne baka baka resim yaptığını söyledi. Beni o adama götürmesini istedim. "Olmaz" dedi. "Neden" diye sorunca da "Bu adam komünist. Hem, eğer seni beğenirse resmini yapar" dedi. Portresini yaptığı insanlardan kaç lira aldığını sorunca da "Para almıyor, sadece boya parası, 250 kuruş" dedi.
Sonunda beni Nazım Hikmet'in yanına götürdüler. Resmimi yapmaya başladı. Aslında benim amacım resmimi yaptırmak da değildi. Bir ressamın nasıl çalıştığını görmek istiyordum.
Nazım Hikmet, kalemi kaldırıp yüzüme karşı önce dikey olarak, sonra yatay olarak tutuyordu. Sonunda benim resmimi yaptı. Ben de onun nasıl çalıştığını izledim. Koğuşa dönünce de bir mahkuma "Geç bakalım Ali Dayı" dedim ve Nazım'dan gördüğüm yöntemle adamın portresini çizmeye başladım.
Derken Çete Hasan diye bir mahkum geldi. "Sen ne yapıyorsun, resim yapmak için Nazım Hikmet'ten izin aldın mı" diye sordu. " Bu hükümete karşı gelmiş adam, bir dilekçe yazarsa seni Sinop Cezaevi'ne sürerler " dedi.
Sonra bir gün berberhanedeydim. Ekmek parası kazanmak için berberlik yapıyordum. Nazım Hikmet girdi içeri. Herkes ayağa kalktı. Ben aynanın önünde oturuyordum. Arkamda dikildi "Merhaba İbrahim' dedi. Benim resmimi yapmak istediğini söyledi. Ben "Zaten benim resmimi yaptın" deyince onu beğenmediğini bir kez daha yapmak istediğini söyledi.
Yaptırmak istemedim. "Neden" diye sorunca ben de resim yaptığımı söyledim. "Yani böyle aynaya bakarak kendi resmini yapabiliyor musun" diye sordu. "Tabi" yaparım deyince "Benim resmimi de yapabilir misin" dedi. Ben de oturup onun resmini çizmeye başladım. Hiç model gibi durmazdı. Hareketliydi. Tam ben resmi çizerken kağıdı elimden kapıp bakmaya başladı. Daha bitirmediğimi söylememe karşın geri vermedi. Daha önce çizdiğim resimleri de görmek istedi.
Nazım Hikmet bana akademi okuyup okumadığımı sordu. Okumadığımı söyledim. "Peki ya lise" dedi. Bu arada liseyi okumayan bir adamı Nazım Hikmet sevmez diye düşünüp korkuyordum bir yandan da. "Peki ortaokul" diye sorunca "Bizim köyde ortaokul yoktu" dedim.
Ayağa kalktı, beni öyle bir kucakladı ki. İkimizin de gözlerinden yaşlar akıyordu o sırada. "Beni çıraklığa kabul ediyor musun" diye sorunca "Sen beni ustalığa kabul ediyor musun" diye cevapladı. O günden sonra da resim çalışmalarını hızlandırdık.
ONDAN AYRILMAK İSTEMEDİM
Bir ara benim İmralı'ya gitmem gerekti. İstemedim gitmeyi, Nazım Hikmet'ten ayrılmak istemedim. Yarım kalmış kültürümle ne yapabilirim diye düşünüyordum. Nazım bana "Bu kadar aşkla, şevkle çalışan bir delikanlı nereye giderse gitsin kendine bir usta bulur" dedi.
- Sonuçta İmralı'ya gittiniz... - İmralı'dan Bursa Cezaevi'ne döndüğüm zaman ustam Şair Baba'ya kavuşmanın sevincini yaşıyordum. Yeniden tablolar yapmaya başladım. Bu arada Nazım Hikmet "Balaban, artık yağlı boyaya başla" dedi. Bir gün oturup, düşünüyordum. Yanıma geldi "Neden çalışmıyorsun" dedi. "Düşünüyorum" deyince "Olmaz" dedi. "Hem resim yapacaksın, hem düşüneceksin. Oturduğun yerde düşünmekle bir şey yapılmaz" dedi.
Bu arada bir gün Hazım Hikmet gelip bana "Resim yapmayı bırak artık dedi. Bana ders vereceğini söyledi. Sosyoloji, ekonomi politik ve felsefe dersleri verdi bana. İki ay böyle sürdürdük çalışmalarımızı. Nazım anlatıyor, ben dinliyordum. Sonra bana soruyordu anlattıklarından.
- Diğer mahkumlar Nazım Hikmet'e nasıl davranıyordu, tavırları nasıldı? - Nazım Hikmet'te mesafeli davranıyorlar. Çekiniyorlardı biraz ondan.
- Nasıl bir insandı genelde? - Coşkulu, yerinde duramayan, hareketli bir adamdı.
- Ressam olmanız konusunda büyük desteği var. - Evet. Nazım Hikmet'le röportaj yapmak için Ahmet Emin Yalman falan geliyordu cezaevine. Nazım onlara benim yaptığım tabloları da gösteriyordu. O ara Vatan Gazetesi'nde 'Cezaevinde Yetişen Ressam' diye benden sözeden bir haber çımkıştı. Bana gerçekten de büyük katkısı oldu. Ressam olmamı sağladı. Bildiklerini öğretti, beni kültürle donattı. Ama bana asla şunu şöyle yap, bunu böyle yap demedi. Kendi yöntemimi bulmam konusunda beni serbest bıraktı. Eğer aksini yapsaydı ben 'cüce' kalırdım.
- O sırada evliydi Piraye ile... - Evet evliydi. Ama ayrılmak üzereydi. Çünkü Münevver gelmişti. O sıralarda çok karamsardı Şair Baba. Şiirleri Fransa'da, Yunanistan'da, Bulgaristan'da yayınlanıyordu, serbest bırakılması için kampanyalar yürütülüyordu. Ama o cezaevindeydi. Münevver Yenge gelince neşelendi yine. Birden bire Piraye'den boşanmaya karar verdiğini söyledi. Ama arada kararsız kalıyordu. Münevver de evliydi ve çocuğu vardı. O yüzden birden bire kocasından ayrılmak istemiyordu. Bu arada Nazım Hikmet Piraye'ye de pişmanlık dolu mektuplar yazıyordu. Bir keresinde Piraye'nin kendisini ziyarete geldiğini tam ona sarılmak istediğinde onu ittiğini anlatmıştı bana.
İNTİHAR EDECEĞİM DEDİ
Bir gün çok perişandı Şair Baba. Yatağına uzanmıştı. "Balaban gel buraya" dedi. Bir kutu hap vardı onları gösterdi. "İntihar edeceğim" dedi. Şaşırdım. Ağlamaya başladım. "Üç yere mektup yazacağım. Sen de bunları göndereceksin" dedi.
Hazırladığı mektup da şöyleydi: "İnsanlar! Duyduk duymadık demeyin. İnsanlar! İyiyi ve güzeli, çalışkan insanları ve baskı altında tutulan aydınları savunmak için, Türkçe konuşabilmek için silahımı sıkıyorum. İnsanlar, beni kınamayın. Ne yapayım, ölümü silah gibi kullanmaktan, kendimi fişek yerine koymaktan başka. Biliyorum, kavganın en kolayıdır, ama karşı koymanın son çaresi."
Bunu bana ezberletti. Avlunun ön kısmına çıktık ben, bunu tekrar ediyordum ona. Avluda gezip dururken ben de bir takım çareler düşünüyordum.
Konuşuyorduk. Bana namaz kılıp kılmadığımı sordu, sonra da oruç tutup tutmadığımı. Hayatımın bir döneminde, cezaevine gelinceye kadar tuttuğumu söyledim. "Zor mudur" diye sordu. Zor olmadığını söyledim. Anlatım ona. "Ya ne güzelmiş oruç tutmak" dedi.
"Oruç tutmak!" dedi "Balaban, dur hele dur, aklıma bir şey geldi. Ben açlık grevine gireceğim. Eğer serbest bırakmazlarsa ölene kadar vazgeçmem."
Sonra bana şöyle dedi: "İyice bakacaksın, öldüğümden emin olduktan sonra yazdığım mektubu Başbakan'a, Cumhurbaşkanı'na ve Adalet Bakanı'na göndereceksin."
Bu arada o açlık grevindeyken resmini çizmemi de istedi. Ne kadar zamanda ne kadar zayıflayacağını görmek istiyordu.
Açlık grevine başladıktan sonra onu İstanbul'a götürdüler. Ondan sonra da uzun bir süre mektuplaştık. Af oldu ve o da ben de özgürlüğümüze kavuştuk.
Sonra resimlerimle beraber İstanbul'a gittim. Altı ay kadar Nazım'la kaldım. Benim tablolarımı annesinin evinin duvarlarına asıyordu. Eve gelenlere gösteriyordu.
- Nazım Hikmet'in kaçtığını nasıl öğrendiniz? - Nazım'ın kaçtığını ben Sivas'ta askerdeyken öğrendim. Bir pazar günüydü. Gazetede okudum. Öyle çok üzüldüm ki... Kendimi rüyada gibi hissettim. Sanki çok ağır bir hastalığa yakalanmış gibiydim. İki arkadaşım koluma girip beni birliğime kadar götürdüler.
Nazım Hikmet gerçekten de büyük bir adamdı. Beni kültürle donattı ressamlığa yöneltti. Bir güneşti ve ben o güneşin içinden doğdum.Bence onun gibi insanlar bu dünyaya kolay kolay gelmez. | |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| | | | Tonks Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 2745 Yaş : 33 Nerden? : Antakya xD Rp Sevgilim : Chris Evans Savaş Tarafım : zAy Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : Baykuş Uçuşu Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Geveze , takıntılı , uyuşuk,uykucu veeeeeeeeeeee ŞEBOİST var mı dahası... Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 21/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 3:07 pm | |
| DIYET Gözlerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey, iki gözünüzle bakarsiniz, iki kurnaz, iki hayin, ve zeytini yagli iki gözünüzle bakarsiniz kürsüden Meclis'e kibirli kibirli ve topraklarina çiftliklerinizin ve çek defterinize. Ellerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey, iki elinizle oksarsiniz, iki tombul, iki ak, vicik vicik terli iki elinizle oksarsiniz pomadali saçlarinizi, dövizlerinizi, ve memelerini metreslerinizin. Iki bacaginizin ikisi de yerinde, Adnan Bey, iki bacaginiz tasir genis kalçalarinizi, iki bacaginizla çikarsiniz huzuruna Eisenhower'in, ve bütün kayginiz iki bacaginizin arkadan birlestigi yeri halkin tekmesinden korumaktir. Benim gözlerimin ikisi de yok. Benim ellerimin ikisi de yok. Benim bacaklarimin ikisi de yok. Ben yokum. Beni, Üniversiteli yedek subayi, Kore'de harcadiniz, Adnan Bey. Elleriniz itti beni ölüme, vicik vicik terli, tombul elleriniz. Gözleriniz söyle bir bakti arkamdan ve ben al kan içinde ölürken çigligimi duymamaniz için kaçirdi sizi bacaklariniz arabaniza bindirip. Ama ben pesinizdeyim, Adnan Bey, ölüler otomobilden hizli gider, kör gözlerim, kopuk ellerim, kesik bacaklarimla pesinizdeyim. Diyetimi istiyorum, Adnan Bey, göze göz, ele el, bacaga bacak, diyetimi istiyorum, alacagim da. 25 Haziran 1959 | |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Nazım Hikmet(yenilendi) Perş. Ağus. 28, 2008 3:08 pm | |
| DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU
Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, - demeğe de dilim varmıyor ama - kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
1947
| |
| | | | Nazım Hikmet(yenilendi) | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|