Birinci Dönem Açılış Balosu (Tüm Okullar Ortak)

Jake Milo'nun sorduğu soruya evet der gibi kafasını salladı...O sırada Mischa lafa girdi ve

-İçecek almaya giderken sana yardım edebilirim aslında Milo...

Milo bu teklifi kabul etti ve Mischa ile beraber içecek birşey almaya gittiler...

-Hım galiba Mischa Milo'ya aşık oldu ne dersin?

-Bencede öyle ama eğer ikisinide tanıyorsam birbirlerine açılamazlar...Ama eğer biz yardımcı olursak belki olur...dedi

Biraz sonra 2 ateş viskisi ve 2 kaymak birasıyla Milo ve Mischa geldi...

-Ateş viskisini ben istiyorum ateş viskisini bana verin...

Jake ateş viskisini kaptığı gibi içmesi bir oldu...Biraz sonra güzel bir dans müziği çalıyordu...

-Acaba bu güzel bayan benimle dans etmeyi kabul eder mi?...dedi

Mischa

-Tabi ki asla böyle yakışıklı bir beyefendiyi geri çevirmem...dedi

Beraber dans ederken Tonks ve Milo'nun dans ettiğini gördüler...Dansın ortasında birden eşler değişti ve Tonks'la Jake dans etmeye başladılar...Pistte sadece Milo ve Mischa tek duruyordu...

Mischa

-İstersen biz dans edelim...dedi

Milo ve Mischa dans ederken birbirlerinin gözlerine bakıyolardı...Jake ve Tonks işi başarıyla tamamladıkları için birbirlerine gülüp dans etmeye devam ettiler...
Ama Mischa ve Milo'ya yapacakları daha bitmemişti...Böyle giderse çıkışta Milo ve Mischa sevgili olacaklardı...Bu Tonks'u ve Jake'i çok mutlu ederdi...

[Out:Kusura bakmayın uzun yazamdım konu aklıma gelmedi ]

Mary Kate yaptığı resimden başını hafifçe kaldırarak göz ucuyla tekrar göle baktı. Resmine bir kaç fırça darbesi daha attıktan sonra gururla yaptığı resme baktı. Saatlerdir üstünde çalıştığı resmi tamamlamıştı. Saatine baktığında vaktin epeyce ilerlediğini gördü. Hızlıca boyalarını toparladıktan sonra resim defterinide kapattı ve koltuğunun altına sıkıştırdı. Ayağa kalktı gözü Gryffindor kulesine takılmıştı. Oraya çıkmak gözüne çok yorucu gelmişti. Ama yapacağı bir şey yoktu. aeli mahkum hızlı adımlarla odasına doğru yürüdü.

Nefes nefese kalmıştı. Elindeki eşyaları sandığına yerleştirdikten sonra biraz dinlenmek için yatağının üzerine oturdu. Nefesi normale döndüğünde oturduğu yerden kalktı ve dolabının yanına giderek kapağını açtı. Kapak açılırken Mary'in artık aşina olduğu gıcırdama sesini duydu. Artık eskisi kadar rahatsız etmiyordu bu ses kapaklar açılınca askıda asılı olan şarap rengindeki elbisesi ortaya çıkmıştı. Okula gelmeden bu balo için annesiyle ne kadar çok aramıştı istediği gibi bir elbise bulabilmek için. Tam vazgeçtikleri sırada görmüştü. Mary elbiseyi, üstüne giydiğinde tam kendi bedeni olan özel dikilmiş bir elbiseydi. Tek bir tane olduğu için başkasıyla pişti olmak gibi bir şansıda yoktu. Parmaklarının ucunda yükseldi ve elbiseyi askısından çıkardı. Bustiyer ve etekten oluşan iki parça elbisesini hemen üstüne giyindi. Aynanın karşısına geçip kendini izlemeye başladı. Elbisesi gerçekten çok güzeldi. Ama harika gözüküyordu, bu elbise içinde de kendisi. Kabarık, büzgülü, dizinin hafif üstünde olan eteği ona ayrı bir hava katmıştı.

Saçlarını ve makyajını tamamlaması çok fazla sürmemişti. Saçlarını elbisesinin renginde firketelerle dağınık bir şekilde topladı. Geri kalanını da açık bıraktı. Uygun makyajıda yaptıktan sonra evet işte hazırdı. Balonun en güzel kızı kendisi olacaktı. En azından böyle olacağını tahmin ediyordu. Balonun yapıldığı salona indi.

Balo salonu harika gözüküyordu. İçerisinin kalabalıklığı insana ayrı bir duygu veriyordu. İçeriden yükselen müzik ve kahkaha sesleri Mary'i de sarmalamıştı. Yüzünde hiç eksik etmediği gülümsemesiyle salona girdi ve arkadaşlarının arasına katıldı.

Ginny öylece put gibi oturmaktan çok sıkılmıştı.Paul ve Keira da gidinci zaten az olan masadaki kişi sayısı daha da azalmıştı.

"Bu masaları ayrı yapmaları iyi olmamış keşke bütün yetişkinleri aynı masaya oturtsalarmış!"dedi Avrıl'a sıkıntıyla.

"Baksana ben profesörlerin yanına gidiyorum hem daha onlarla tanışmadık bile istersen sen de gel canım tamam mı ben oradayım..."diyerek masadan kalkıp

Tonks ve Jake'nin yanına doğru yürümeye koyuldu.İkisi bir kenarda durmuş gülümseyerek konuşuyorlardı.

"Selam"dedi yanlarına yaklaşarak,
"Ben Ginny,Ginny Weasley Dumstrang okul müdüresiyim tanıştığıma çok memnun oldum...Aslına bakarsanız o masa çok sıkıcıydı...Bir kaç kişiyi bir araya oturtmuşlar..."dedi gülümseyerek...Daha sonra yanlarına iki kişi daha yaklaştı ve Ginny bir tebessümle onlara da gülümsedi.

Gece uzun olacak gibi bir his vardı içinde..Belki de daha önceden yaşamadığı hisleri yaşıyordu..Daha sonra da aşkın nasıl birşey olduğunu öğrenebilirdi belkide..Mischa'ya karşı içinde kuvvetli hisler oluşmuştu..Nedenini kendisi de bilmiyordu ama olmuştu işte..Mischa ile Milo içecekleri masaya getirdikten sonra yanyana oturdular..Jake'in ateşviskisini kapıp nasıl bir anda bitirdiğini izledi hayretle..Daha sonra bir dans müziği çalmaya başladı..Jake oturduğu yerden kalkıp Mischa'ya;

-''Acaba bu güzel bayan benimle dans etmeyi kabul eder mi?''diye sordu..Buna karşılık Mischa gülümseyerek;

-''Tabi ki asla böyle yakışıklı bir beyefendiyi geri çevirmem...dedi..Bunun üzerine Milo da Tonks'un yanına giderek elini uzattı ve;

-''Peki siz benimle dans etmeyi kabul eder misiniz güzel hanımefendi?'' diye sordu gülümseyerek..Tonks da onaylarcasına kafasını salladı ve Milo'nun elini kavradı..

Şimdi iki dost salonun ortasında dans ediyorlardı..Kısa bir süre sonra ne olduğunu onlamadan eşler değişmişti..Artık Milo'nun dans ettiği kişi Mischa'ydı..İçten içe de bunun devam etmesini istiyordu aslında..Uzun bir dansın ardından her ikisi de yorulmuştu artık..Öyle ki Mischa ;

-''Artık oturalım mı?''diye sordu dans pistinin orta yerinde..Milo;

-''Tabii ki sen nasıl istersen..''dedi ve ekledi ''İstersen sen masamıza geç ben de içecek bir şeyler alıp geleyim..''dedi gülümseyerek..Mischa masaya doğru yöneldikten sonra Milo hemen iki ateşviskisi kapmaya gitti..İçten içede düşüncelere dalmıştı..Mischa'dan hoşlandığını anlayabiliyordu..Ama bunu ona ne zaman söyler onu bilemiyordu..Çünkü çok utangaç birisiydi..Bundan nefret ediyordu..Eğer ona bunu açıklarsa sık sık bakanlığa gitmesi gerekiyordu artık..Atesviskilerini kaptıktan sonra masaya geldi..Ve Mischa'nın yanına oturdu..Tonks ile Jake hala dans ediyorlardı..Sonra Mischa'ya döndü ve;

-''Micha biliyorum daha bugün tanıştık ama..''dedi dondu kaldı Mischa şaşırmış halde ona bakıyordu..Sonra devam etmesi gerektiğini düşündü ve;

-''Biliyorum bugün tanıştık ama içimde sana karşı bazı hisler beliriverdi..Yani anlayacağın senden hoşlandım..''dedi yüzü çok kızarmıştı..Yerin dibine girmişti , söylememeliydi bunu..

Herşey o kadar hızlı gelişiyordu ki Mischa hiç bir şey anlamamıştı. Önce farkına bile varmadan Mila ile dans etmişti ve şimdi Milo ona:

-''Biliyorum bugün tanıştık ama içimde sana karşı bazı hisler beliriverdi..Yani anlayacağın senden hoşlandım..

Demişti Mischanın aklında bu ses sürekli yankılanıyordu.Aşağı doğru tuttuğu kafasını kaldırarak Milo nun gözlerinin içine baktı o eşsiz mavi gözleriyle. Ve:

-Ben hmm ne diycemi bilemiyorum..


Dedi Mischa gerçekten şaşırmıştı kendini içlerinde bulundukları ana kadar Milodan hoşlanmadığı konusunda inandırmaya çalışırken şimdi bunu sesli bir şekilde söylemek istiyordu Milo bende senden hoşlanıyorum diye. Ama bir türlü o kelimeler ağzından dökülmüyordu çünkü yaklaşık 5 sene önce kaybettiği sevgilisi aklına gelmişti sadece Mischanın kendini attığı bir macera yüzünden bir ölüm yiyen saldırısında ölmüştü ya aynı şeyler tekrar ederse diyo çok korkuyordu..
Mischa herkesden çok kendinden korkuyordu...
Ve dayanamadı masada duran bir ateş viskisi kadehini eline alıp bir dikişte bütün viskiyi bitirdi içi sıcacık olmuştu ve milonun ellerine uzandı Mischa nın elleri ve Milo nun elini tutup Mischa:
-Bende senden hoşlanıyorum Milo ama dedi yakınlarımın çoğu ölüm yiyen ve ben zümrüdü anka yoldaşlığındanım ve beni bu şekilde zor kabul ediyorlar çevremdeki yoldaşlık üyelerine zarar gelmesini istemiyorum bu bir defa başma geldi

dedi ve mavi gözleri bir anda dolu verdi artık sesi daha kısık çıkıyordu Mischa'nın

-Yaklaşık 5 yıl önce sevgilimi bu sebeple kaybettim ve şimdi seni seviyorum eğer başına bir şey gelirse..

dedi ve duraksadı

-Ben seni seviyorum
dedi ve gözünden damlayan yaş Milo nun elinin üzerine düştü.
Mischa kendini ilk defa bu kadar aciz hissetmişti ve bunu kendine yediremiyordu aşk nasıl bir şeydi böyle...

Etraf yavaş yavaş dolarken, Avril içine nedenini bilmediği bir mutluluk duygusunun yayıldığı hissedebiliyordu. Bir an hiç kimsenşn gelmeyecek olduğunu düşününce nasıl içine karamsarlık çöktüyse şimdide içine mutluluk yayılıyordu. Gözleri parıldayarak Keira'ya baktı.

-Ben bugün aslında dışardaydım. Yani işlerim dışardaydı... Keşke okulda olsaydım, kesin gelirdim...

Keira'ya sıcak bir şekilde gülümseyerek cevap verdi. İltifatlarına sevindiğini belirten birkaç hareket yaptı. Ve Paul'un onu dansa kaldırışını, Keira'nın komik cevabını yine aynı şekilde gülümseyerek izledi. Paul ve Keira'da gidince Ginny ile ikisi yalnız kalmışlardı. Ginny kızıl saçlarıyla bu durumdam hoşnut olmadığını ifade eden birkaç şey söyledi. Ve profesörlerin olduğu masaya doğru ilerledi. Avril ise tamamen yalnız kalmıştı.

-Heyy beni bekle.. Dedi bir çocuk edasıyla... O sırada Ginny oraya gitmiş çoktan kendini tanıtmaya başlamıştı. Avril ayağında topuklu ayakkabılarla düşmemeye çalışarak zorla oraya ulaştığında Ginny sözlerine devam ediyordu. Durmstrang Müdiresi... Vs... Vs...

O da tanıdığı birkaç profesöre gülümseyerek bakarak tanımadıklarına kendini tanıtmayı düşündü. Ginny sözlerini tamamiyle bitirmişti şimdi...

- Hmm.. Bende Avril Ramona Lavigne.. Hogwarts Müdiresiyim.

Tanımadığı birkaç kişiye elini uzatırken gözleri dans pistine doğru kaydı. Paul ve Keira hariç bir iki kişi daha dans ediyordu. Bütün çiftler aslında mükemmeldi.. Hiç olmaz hepsinin gözleri gayet güzel bir şekilde parlıyordu. Avril içinden hayranlık dolu sözler söyledi...

Bugün çok güzel bir gündü... Kalkar kalkmaz perdeleri açarak güneşin tenine değmesine izin verdi Rachel. Ne kadar yaksa da en önemli gezegendi. Güneşin önünde, balkonda biraz esneyerek ve hareketler yaparak uyklusunu açmaya çalışıyordu. Sabah sabah yoga çok iyi olurdu aslında. Ama bir aksilik çıkarıp baloya geç kalmak istemezdi. Güneşe göz kırparak banyoya yöneldi. Görüntüsünü yansıtan aynaya göz ucuyla önünden geçerken baktı. Çok geçmeden bir şey farketti ve geri gitmeye başladı.

Aynada ki sanki başka biriydi. İlk defa doğal hali bu kadar güzel görünüyordu. Aynaya iyice yaklaşarak yüzüne dokunmaya başladı Rachel. O kadar pürüssüz o kadar narin görünüyordu ki bir bebek teni kadar güzeldi.

" Buda nereden çıktı? "

Demeden alamadı kendini. Bugün şanslı günüydü anlaşılan. Bunun böyle devam etmesi çok güzel olurdu. Aynadan nihayet kendini ayırmayı başarıp soğuk bir duş aldı. Çıktığında bunun bir göz yanılması olmadığını daha iyi anlamıştı. Artık keyfi yerindeydi ve bunu bozacak bir şey pek çıkmayacak gibiydi. Dolabını açar açmaz o mükemmel parıl parıl parlayan elbiseyi bulmuştu karşısında. Mükemmel bir tuvaletti ve Rachel için özel yapılmıştı. Elbise siyah tüllerden oluşuyordu ve Rachel'in boyundan daha uzundu. Yerlere değiyordu ve rüzgar olduğu zaman üstteki tüller uçuşuyordu. Üstelik üstünde binbir çeşit değerli taş vardı. Hepsi pırlanta gibi gümüş rengindeydi.

Balo mekanına gelene kadar hiç bir şeyi hatırlamıyordu. Tek düşündüğü bu hediyenin neden ona aniden bahşedildiği? Buna bir cevap bulmuştu aslında. Tanrı ne zaman bahşedeceğini belli eder miydi ki? Laf!.. Yüzünden hiç eksik etmediği gülümseme ile Balo mekanına giriş yaptı Rachel. Tanıdığı kişileri ayırt etmeye çalışıyordu. İleride iki çifti, Paul ve Keira'yı görmüştü. Burada Müdire ve Müdür olduklarını biliyordu ama yeni geldiği için onlarla görüşme şansı olmamıştı.

Yavaşça ve nazikçe ilerlerken onların farketmemeleri içinde çabalıyordu. Acaba görünce ne yapacaklardı. Okul biteliden beri görüşememişlerdi. Acaba Neler değişmişti? Paul ona açılmayı başarabilmiş miydi? Keira ile dans ederken gördüğü için fikri olumluydu. Daha fazla bekleyemerek hızlı adımlarla gitti yanlarına. Gülerek :

" Romantizminizi bozmak istemem ama... Ben geldim!.. "

Mai artık bunun böyle olmayacağını anlamıştı. Gidip birileriyle konuşması gerektiğini düşünüyordu. Biraz etrafı süzdü. İleride birini görmüştü ve onun yanına gidebilir miyim diye aklından geçirdi. Gitmemesi için hiç bir nedne yoktu. Anlaşılan oda yalnızdı ve .. Galiba ağlıyordu. Acaba neden ağlıyordu? Mai hiç bir zaman ağlayan insanlara dayanamazdı. Bazen içinde ki melek birden ortaya çıkar, onu her zaman doğruya götürürdü. Kalabalığın arasından sıyrılarak geçerken sürekli Pardon diyordu.

Çocuğun yanına geldiğinde ona şöyle bir baktı. Acaba hangi okul, hangi binadandı? Bunlar bir yana, acaba neden ağlıyordu? Acaba Mai'nin tahmin ettiği şey yüzündne miydi? Bir eşinin olmaması mı üzmüştü onu? Ama bunda üzülecek bir şey yoktu ki. Mai'de tek gelmişti.

- Bakar mısın? Neden ağladığını sorabilir miyim?

Çocuk kafasını kaldırdığında yanılmadığını, gerçekten de onun ağladığını görmüştü Mai. İşte bu çok üzerdi onu. Hiç bir zaman ağlayan insana dayanamazdı.

Saatlerdir giyecek bir şey bulamamıştı.Hem bulsa bile saçlarını düzeltmek saatlere mal olacaktu."Acaba baloya gitmesem mi?"diye düşündü."Zaten kavalyem de yok!En iyisi gitmeyeyim.".En yakın koltuğa oturdu.Hala büyük bir kararsızlık ve üzüntü içerisindeydi.Ayağa kalktı ve dolaşmaya başladı.Birden beyaz bir baykuş ona doğru yöneldi.Annesi onun çok uzun süredir istediği pembe kıyafeti almıştı.Üzerinde bir de not vardı "Balonun en güzel kızına!" en güzel kız olduğunu düşünmüyordu.Ama baloya gitmemesi için bahane değildi bu.Hemen kıyafetini giydi,asasının bir hareketiyle saçlarını topladı,hazırdı.Balo salonuna doğru yola koyuldu.Etraf çok kalabalıktı.Boş bir yere oturdu.Çalan şarkılar sanki ruhunu deşifre ediyordu.İçi parçalandı.Bir kadeh kaymakbirası alıp içmeye başladı.Solgun görünüyordu.

Jake Tonks'la Milo ve Mischa'nın birbirlerine açıldıklarını görünce rahat bir ohh çekip yerlerine geçtiler...
Mischa ve Milo hem dans pistinde konuşuyor hemde dans ediyorlardı...Biraz sonra Mischa bie bardak ateş viskisini fondip yapıp Milo'nun tekrar yanına döndü...
Jake Tonks'la aralarında konuşurken birden yanlarına Durmstrang'ın müdiresi geldi ve kendini tanıttı...Milo ve Mischa dansın ardından yanlız kalmak için başka bir köşeye gittiler...Jake,Tonks ve Ginny kendi aralarında bazen gülüşerek bazende konuşarak sohbet ediyorlardı...
Biraz sonra yanlarına sarışın,mavi gözlü,üzerinde mavi elbisesi olan ve topuklu ayakkabılarla zor yürüyen bir bayan geldi...

-Hmm.. Bende Avril Ramona Lavigne.. Hogwarts Müdiresiyim...dedi

Biraz sonra Jake,Tonks,Avril ve Ginny aralarında konuşuyolardı...

Tonks balodan sıkılmaya başlamıştı artık Jake’le olmak eğlenceliydi ama keşke Chris’te burada olsa diye düşünmekten alamıyordu kendini.Biraz havadan sudan konuştuktan sonra yanlarına kızıl saçlı çok hoş bir bayan geldi.Kendini tanıttıktan sonra konuşmaya başladılar.Ginny çok komik ve eğlenceli biriydi…Biraz konuştuktan sonra yanlarına bir bayan daha yaklaştı o da çok güzeldi..Tonks ikisini görünce kendini sanırım tüm müdireler güzel oluyor diye düşünmeden alamadı…Avril’de çok cana yakın ve konuşkandı…Tonks kendini tanıttıktan sonra konuşmaya başladılar…Hemen kaynaştılar ve sohbeti ilerlettiler.Tam sohbetin can alıcı yerince arkasından yaklaşan biri sırtına vurdu.Tonks o an bunu kim yaptıysa kötü ödeyecek diye düşünürken kankisi Nelly olduğunu gördü.Gülerek;

"Bende kim bu diyordum başkası olsa kötü öderdi biliyorsun bunu değil mi. canım bu arada bize katılmak iste misin?"

Tonks bir süreliğine Chris’i unutmuştu bile…Ama Paul’la Keira’yı görünce aklına geldi acaba gelmeyecekmiydi…


“Jake, Chris’i gördün mü?Son zamanlarda görüşemiyoruz da?Acaba gelecek mi?”


Out:koparken anca bu kadar oldu kusura bakmayın

Sirius kafasını kaldırdığında sesin sahibini tam göremiyordu.Gözyaşlarındaki tuz gözlerini yakıyordu.Ellerinin tersiyle gözlerini sildi.Ama hala biraz bulanık görüyordu.Sese göre bu bir kızdı.Gözlerini tekrar sildi ve sesin sahibine baktı.Tahmininde yanılmıyordu.Bu bir kızdı.Çekik gözleri Sirius'un onun Uzakdoğulu olduğunu düşünmesine yol açtı.Artık onun sorusuna cevap verebilirdi.

'Yalnızım.Ve biraz da dertliyim.' dedi Sirius.

Mai yine acıma duygusunu bastırmaya çalışıyordu. Ama gerçekten üzülmüştü. Yalnızlığın ne olduğunu tam olarak biliyordu. Belki bir yararı dokunabilirdi onunla konuşarak. Moralini daha da bozmamak için sürekli gülümsüyordu Mai. Ama onun gözleri hala doluydu.

- Hıı .. Artık yalnız değilsin. Konuşabiliriz istersen. Ben Mai. Senin adın nedir?

Gülümsemeye devam etti ve 2 bal kabağı suyu alıp bir tanesini ona verdi.c Henüz adını bilmiyordu ama Avrupa ya da Batılı gibiydi.