|
|
| --> Profesör Alımları <-- | |
|
+43Albus Dearborn A. Ramona Melanie Lavigne Maria Jasen Creadle Nina Teander Cedric Michael Perkins Albus Percival Hardbottle James Daniel Black William Ravenous Lily Potter Angelique Vico Boyer Bonnie Kathleen Weasley Rachel Summer Bilson Melissa Ellyn Roviuné Cho Weasley Rodolphus Bilson Rose Diana Gaunt Aberforth Dumbledore Sirius Black Mélinda Angélique Ashley Jack Sparrow James Dreamx Potter Samara Queen Simpson Allegra Lilith Walker Crystal Cong Claire Weasley Jennifer Love Dearborn Keira K. Walker Eloisé Melodie Roviuné Melyssa Nelly Dearborn Milo Ventimiglia Jake G. Potter Sean F. Walker Drake Bell Adam Brody Anthony John Meyers Drake Voldemort Emma Binns Ashlee Simpson Gülçin E. Walker Paris Hilton Rupert Voldemort Meropé Ivélyn S. Boyer Paul Walker 47 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Albus Percival Hardbottle Aritmansi Profesörü
Mesaj Sayısı : 26 Yaş : 31 Rp Sevgilim : Yalnızım Rahatım:D Savaş Tarafım : Zay Yaşım(Rp\'de) : 19 Asam : //**kızıl ejder**\\ Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Güç ve İyilik Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 08/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (10/100) Rp Gücü: (60/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Salı Ağus. 12, 2008 1:08 pm | |
| Ad :Albus Percival Soyad :Hardbottle Hangi profluk ? (bir kaç tane söyleyin lütfen) :Biçim Değiştirme ardığını sölemişinde Örnek RP (Alıntı olabilir , ama çalıntı olduğu anlaşılırsa BAN uyarısı alırsınız) :
Leona sinirden köpürmüştü. Hep olduğu gibi keç kalmıştı işte. Buna son vermesi gerektiğini biliyordu. Karşıdan yavaş yavaş yürüyerek geldiğini görünce asasını ona doğru yönelterek;
" Locomotor Mortis" diye haykırdı. Karşısında kendini üstün gören ve muhteşem o insan budalası yere ne olduğunu anlamadan çakılmıştı. Yanına gidip ;
" sakın beni bekletme " diye emir verdi. Yerde yatan adam büyüyü kaldırması için yalvardı. Leona ;
" Umarım , geç kalmanın anlamını öğrenmişsindir bu son olsun " dedi ve asasını üzerine tutarak;
"Finite Incantatem " dedi ve adam büyünün etkisinden kurtulmuştu. Elinde oun için sakladığı şeyi adama uzatıp; " Şimdi defol " dedi ve arkasına bakmadan Hogwarts' a ilerledi .Dersine geç kalmamalıydı.
Sınıfa vardığın hiç kimse yoktu ve etraf son derece karanlıktı. Öğrenciler için sınıfın düzenini ayarlaması lazımdı. Rüzgar delice esmye başlamış pelerininin uçmasına neden oluyordu. Bir an önce Hogwarts da olmayı diledi. Siniri de sakinleşmeye başlamıştı.
Sınıf o kadar sessiz ,kirli ve dağınık gözüküyordu ki buna inanmakta güçlük çekiyordu. Evcinleri uyuyormuydu ne... Birkaç sihirli sözcükle ortalığı düzenledi.
Dersi için orta yeri boşaltıp sırları üst üste koydu. Sınıfın alanı boştu artık, pencereden gelen rüzgar saçlarını savurdu. Kapatıp masasına geçti , öğrenciler gelmeye başlarlardı.
Sınıf doluncaya kadar beklemişti. Öğrenciler sınıfın haline şaşırmış gibiydiler. Ayağa kalkıp hepsini görebileceği bir yerde durdu. Sesinin herkese ulaşabileceğini düşünüyordu.
" Merhaba genç büyücü ve cadılar, Ben Leona Lewis. Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. " dedi .Önüne düşünen saçını arkaya atarak devam etti. Hepsiyle göz teması sağlamaya çalışıyordu.
" Dersimi uygulamalı olarak işlenemeyi düşünüyorum. Sıralar bu yüzden kenara yığılı . Derse başlamadan önce bana kendinizi tanıtın." dedi ve ilk başta duran uzun sarı saçları olan kıza başıyla izin verdi. Teker teker kendilerini tanıtmışlardı. Leona dersin başlaması için sabırlarının azaldığını fark etti.
" Evet , bu derste Expelliarmus büyüsünü öğrenmeye çalışacağız. Bu büyü elinizden asanızın savrulmasını sağlar ya da karşınızdakini asasız bırakmaya yarar.Sizin için bir avantajdır bu. " dedi. Hepsi denemek için sabırsız kıpırdandılar.
" İlk olarak ben göstereceğim, düşüncenizde emin olun ki asa çabuk ve uzağa savrulabilsin. " dedi. sonra bir öğrenci çağıarıp sihirli kelimeyi söyledi. Çocuğun asası sıranın altına gitmişti.
" Şimdi sıra sizde, karşılıklı eşleşin. " dedi. Öğrenciler hemen dediğini yapmaya başladı. İlk denemede yapmallarını beklemiyordu. düşündüğü gibi olmuştu. Ama bir kaç öğrenci ikinci denemesinde başarmıştı. Onlara gülümsedi. Çocukların arasında gezinerek onlara nasıl yapılması geretiğini gösteriyordu. Dersin bitimine az kalmıştı ki çoğu öğrenci başarmıştı.
" Tamam çocuklar, bugünlük bu kadar. Boş bir sınıf bulup bu büyüyü uygulayabilisiniz. Herkese iyi günler ben sıraları düzelteceğim siz çıkabilirsiniz " dedi. Tüm öğrenciler iyi günler dileklerini sunarak çıkınca oda sınıfı eski düzenine soktu. Dersin iyi geçtiğini düşünüyordu. Karnının açlığını hissedip, odasında onun için hazırlanmış kek aklına gelmişti. son kez sınıfa bakıp kapıyı kilitledi.
Başka yerde yaptığım rp isterseniz değiştiririm... | |
| | | Paul Walker Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Mesaj Sayısı : 4137 Yaş : 33 Nerden? : Londra Rp Sevgilim : Keira Knightley Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 25 Asam : Hipogrif Pençesi Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Aşırı İyimserimdir Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 18/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Salı Ağus. 12, 2008 2:35 pm | |
| Sadece Aritmsi'yi verebilirim .. İstiyorsan burada belirt ... | |
| | | Albus Percival Hardbottle Aritmansi Profesörü
Mesaj Sayısı : 26 Yaş : 31 Rp Sevgilim : Yalnızım Rahatım:D Savaş Tarafım : Zay Yaşım(Rp\'de) : 19 Asam : //**kızıl ejder**\\ Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Güç ve İyilik Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 08/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (10/100) Rp Gücü: (60/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Salı Ağus. 12, 2008 6:57 pm | |
| | |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Salı Ağus. 12, 2008 6:58 pm | |
| Rütbeni veriyorum.. Dersini hemen açmalısın.. | |
| | | Albus Percival Hardbottle Aritmansi Profesörü
Mesaj Sayısı : 26 Yaş : 31 Rp Sevgilim : Yalnızım Rahatım:D Savaş Tarafım : Zay Yaşım(Rp\'de) : 19 Asam : //**kızıl ejder**\\ Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Güç ve İyilik Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 08/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (10/100) Rp Gücü: (60/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Salı Ağus. 12, 2008 7:18 pm | |
| ben öğrenci listemi görebilirmiyim?? | |
| | | Keira K. Walker Admin&İksir Prof.&Ravenclaw Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 3788 Yaş : 32 Nerden? : Paris Rp Sevgilim : Paul Walker Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 22 Asam : Kedi Pençesi Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Paranoyaklığı Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Salı Ağus. 12, 2008 7:19 pm | |
| Aritmansi Claire Weasley- 7. Sınıf Ravenclaw Öğrencisi[Hogwarts] Hermonie Granger- 7. Sınıf Gryffindor Öğrencisi[Hogwarts] Tom Riddle- 4. Sınıf Hugestclaw Öğrencisi[Durmstrang] Ivy Alicia Demonio-7. Sınıf Snorlwolf Öğrencisi[Beauxbatons] Willhelmina Jane Potter-5. Sınıf Unicornwit Öğrencisi[Beauxbatons] | |
| | | Cedric Michael Perkins !!! O ArTık BanLı !!!
Mesaj Sayısı : 95 Yaş : 32 Nerden? : Kaplumba deden :D Rp Sevgilim : Gabriel Valéria Florian Savaş Tarafım : Dumbledore\\\'un Ordusu (yani ZAY) Yaşım(Rp\'de) : 12 Asam : Sihrin Hırsı Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Zeki Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 11/07/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (10/100) Rp Gücü: (0/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Salı Ağus. 12, 2008 10:59 pm | |
| - Albus Percival Hardbottle demiş ki:
- tmm aritmansi yi alıyım
Türkçeyi Kötü kullandığından İLK uyarını almış bulunmaktasınız Sihirli Günler.Türkçe Külübü | |
| | | William Ravenous 3. Sınıf Gryffindor Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 1260 Yaş : 29 Nerden? : Bilgisayarın başından.. Rp Sevgilim : Tanışma sürecindeyik.. :D Yaşım(Rp\'de) : 13 Asam : Zekanın Buğusu Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Trip,Espri,Ezik Hissetme.. Yetmezmi Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 26/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (10/100) Rp Gücü: (55/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Salı Ağus. 12, 2008 11:11 pm | |
| Arkadaşım sen mi veriyosun uyarıyı? Kuralları oku da gel.. | |
| | | Paul Walker Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Mesaj Sayısı : 4137 Yaş : 33 Nerden? : Londra Rp Sevgilim : Keira Knightley Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 25 Asam : Hipogrif Pençesi Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Aşırı İyimserimdir Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 18/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Salı Ağus. 12, 2008 11:13 pm | |
| Burada muhabbet yok . PM'den halledin sorunlarınızı ... | |
| | | Nina Teander Zihinbend Profesörü/Zonko'nun Şaka Dükkanı Sahibi
Mesaj Sayısı : 41 Yaş : 29 Nerden? : antalya Rp Sevgilim : James Daniel Black Savaş Tarafım : ZAY Yaşım(Rp\'de) : 95 Asam : ::Gökyüzünün maviliği:: Kan Saflığı : safkan En Belirgin Özelliği : cesur ve aynı zamanda çok zeki Kayıt tarihi : 18/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Ptsi Ağus. 18, 2008 4:35 pm | |
| ad: nina soyad: leander prof: faretmez hangisi boşsa rp: Sert rüzgar çarpıyordu henüz ısıtabildiği beyaz tenine. Buz mavisi gözlerini nem kaplamıştı ve sert rüzgara boyun eğercesine titriyor ve yine titriyordu. Kara bulutlarının güneşin görüş alanına tamamen hakim olduğu, her tarafı gri sis bulutlarının kapladığı bir cumartesi gecesini daha atlatmanın eşiğindeydi Meropé. Henüz yeni altığı montunu hızla çekiştirerek düzeltmeyi denedi. Evden can havliyle çıkmıştı ve nereye gideceği konusunda en ufak bir fikri dahi yoktu. Sert rüzgar onu nereye sürüklerse, hayal gücü onu nerelere kadar götürürse oraya gidecekti Meropé; hem de birdaha hiç dönmemecesine...
Gri sis bulutunun içine dalmıştı ve görüş açısı tamamen yokolmuş durumdaydı. Sert rüzgar yerini dondurucu esintiye bırakırken, hayal meyal gördüğü yeşilimsi, paslanmış tabela gözüne çarptı. 'Greenlife' adını çimenlerin ve ağaçların yeşilinden almıştı ve içerisi tamamen sarı ağaç kitlesiyle kaplıydı. Parkın her yanını saran çocuklardan eser yoktu. Onların yerini kendini tatlı ve sert olan esintiye kaptırmış sarı ve bir o kadar da yaşlı görünen ağaç yapraklarının dansı almıştı. Birkaç tahtası eksik olan eskimiş bir banka doğru ilerlerken etrafın ne kadar ıssız olduğunu hissetti. Oysa ki tüm sene boyunca ailesiyle zaman geçirmiş, onlarla beraber hem eğlenip hem gülmüştü. Ta ki onu buraya sürükleyen lanet olayı yaşayana kadar.
Korkuyordu Meropé... dünyanın üzerine yavaş yavaş çökmeye başlayan karanlığın kendi üzerine çökmesinden korkuyordu. Havada ahenkle uçuşan sarı, uzun ve yumuşak telli saçları birbirine dolanmıştı ve Meropé'nin eski özeni göstermediği kanısına varması da çok uzun sürmemişti. O gün hiç yapmadığı şeyleri yapmıştı aslında. Tüm gününü onu temizlemek için harcadığı kitaplığının suratına dahi bakmamıştı. Özene bezene taradığı saçlarını en ufak bir düzeltme eğiliminde bulunacak zaman bulamamıştı. Boynundan çıkarmadığı uğurlu kolyesini takmak hiç içinden gelmezken en nefret ettiği giysileri giyip buralara kadar sürüklenmişti...
Yalnızlık... git gide daha çok hissetmeye başladığı yalnızlık hissi bürüyordu bedeninin her hücresini. Bugün yaşadıkları karşısında hayata isyan etmesi, hatta intihar girişiminde bulunup hayata veda etmesi gerekiyordu. Fakat hiçbirini yapmak istememişti Meropé. O dayanıklı bir kızdı. Tıpkı annesinin yalnızlığa dayanıp onu büyüttüğü gibi yalnızdı artık bu her adımı tuzak dolu hayatta. Karşısında ne çıkacağını bilmiyordu, çağresizce çırpınmaktan başka yapaileceği birşey gelmiyordu içinden. Tek istediği ağlamaktı, en azından onu rahatlatacak bir hareketti ağlamak. Her ne kadar çağresizce çırpınan bir zavallı olduğunu düşündürse de herşeye ağlamak... Gücünün tükendiğini hissettiği halde dayanmaya çalışmak çok zordu. Tutunacağı, sarılacağı tek dalı olan annesini kaybetmişti o benliğini de birlikte kaybettiği günde. Artık onu bekleyen tuzak dolu hayatta yalnız ilerlemenin yükünü omuzlarına almaya başlamıştı ve bu ağırlık onu her daim eziyordu.
" Meropé... sen- Burada ne işin var ? "
Jeremy... Hogwarts'daki yedinci senesinin tümünü onu arzulamakla geçirmişti Meropé. Ona dokunabilme isteği kalbini yakıp kavururken başka kızlarla gezip tozması her seferinde onu çılgına çevirmişti. Kendisini değersiz bir et parçası olarak hissetmesinde en büyük rolü Jeremy oynamıştı ve bundan hiç pişman değildi Meropé. O yılların eskide kaldığını ve artık yepyeni bir sayfa açtığını kalbine fısıldasa da gerçek zeytinyağı gibi üste çıkıyor, beyni her defasında onu hala arzuladığını ona şiddetle bağırıyordu. Ruhu sert rüzgara teslim olmuştu ama bunu o an için pek de önemsemiyordu.
" J-Jeremy... seni görmeyeli uzun zaman oldu. "
Yanına oturan genç adama hayranlıkla bakıyordu adeta. Yüzündeki o gülümseme Meropé'yi çok farklı alemlere götürüyordu her bakışında. Sohbet gitgide ilerlemişti ama karanlık Meropé'nin dünyasından sıçrayıp dış dünyaya bulaşmıştı. Işıkları hayal meyal görünen güneş, yerini dünyanın uydusu aya ve gökyüzünün beyaz süsü yıldızlara bırakmıştı. Meropé'nin hiçbir zaman aydınlanamayacağını düşündüğü dünyası gibi karanlıktı artık ıssız park. Arada bir Jeremy ile konuşuyor, genelde ahenkle uçuşan yaprakları izliyordu. Ağaç dallarına baktığında da pek farklı durum göremiyordu. Rüzgarın etkisiyle bazen duruyor bazen dans ediyorlardı.
" ... aslında bunu- Meropé beni dinlemiyorsun. Eskiden de böyleydin hep burnunun dikine giderdin ! "
Jeremy'nin ona bağırması bir an için suratının ortasına yumruk atma isteği doğrumuştu içinde. Ona bağırmaya nasıl cesaret edebilmişiti ? Ölümcül bakışlarını Jeremy'e yöneltirken alaycı bir gülümseme mimiklerine yayılmış durumdaydı.
" Beyimiz büyümüş de bağıracak cesareti kendinde bulmaya başlamış (!) "
Fakat durum büyük bir kavganın çıkmasına değil, iki tarafında uzun süre sonra ilk defa kahkahalara bürünmesine sebep olmuştu. Bir süre sessizliğin etrafa hakim oluşunu gözlemledi Meropé; fakat Jeremy birkaç bahanesinin olduğunu dile getirerek parktan sıvışıp gitmişti. Meropé'yi o alışıldık yalnızlık havasına terk ederek gitmişti. İçindeki burukluk hissi her dakika büyüyordu aslında.
Nereye gideceğini bilmemesine rağmen büyük parkın çıkışına doğru ilerliyordu. Kapısı bir mezarlık kapısının modelinden alınmıştı ve uzaktan bakıldığında buranın mezarlık olduğu konusunda fikir üretilebilirdi. Kapıyı araladığında çıkan gıcırtı sesi kuru dallara konmuş birkaç yarasayı uçurmuştu. Meropé onlara bakarak gülümsedikten sonra hızla kendini parkın dışına attı. Önünü her ne kadar göremese de hayatın ona çizeceği yolda ilerlemeye koyulmuştu artık. Tek bildiği şey yalnızlığının hep kalıcı olacağıydı. | |
| | | Nina Teander Zihinbend Profesörü/Zonko'nun Şaka Dükkanı Sahibi
Mesaj Sayısı : 41 Yaş : 29 Nerden? : antalya Rp Sevgilim : James Daniel Black Savaş Tarafım : ZAY Yaşım(Rp\'de) : 95 Asam : ::Gökyüzünün maviliği:: Kan Saflığı : safkan En Belirgin Özelliği : cesur ve aynı zamanda çok zeki Kayıt tarihi : 18/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Ptsi Ağus. 18, 2008 4:47 pm | |
| galiba profluk kalmadı ben öğrenci olucam | |
| | | Jennifer Love Dearborn Biçim Değiştirme Profesörü/Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 728 Yaş : 31 Nerden? : California xP Rp Sevgilim : ARIYORUM xD Savaş Tarafım : Z.A.Y. Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : ~Karanlığın Gücü~ Kan Saflığı : safkan En Belirgin Özelliği : İnatçı | Çılgın | Duygusal(bensel xP) | Haa bi de alınganım bee | Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 06/06/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Ptsi Ağus. 18, 2008 4:49 pm | |
| Bazı öğretmenler online olmuyor , onlardan birinin yerini alabilirsin. Paul girince ona bu konuyu danışacağım. Ama muhtemelen profesör olabilirsin.. ;) | |
| | | Nina Teander Zihinbend Profesörü/Zonko'nun Şaka Dükkanı Sahibi
Mesaj Sayısı : 41 Yaş : 29 Nerden? : antalya Rp Sevgilim : James Daniel Black Savaş Tarafım : ZAY Yaşım(Rp\'de) : 95 Asam : ::Gökyüzünün maviliği:: Kan Saflığı : safkan En Belirgin Özelliği : cesur ve aynı zamanda çok zeki Kayıt tarihi : 18/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Ptsi Ağus. 18, 2008 4:51 pm | |
| tmm ama ben öğrenciliğede başvurdum o zmn öğrenciliğe kaydımı siliyorum..cevap olumsuz gelirse tekrar başvururum öğrenciliğe teşekkürler | |
| | | Paul Walker Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Mesaj Sayısı : 4137 Yaş : 33 Nerden? : Londra Rp Sevgilim : Keira Knightley Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 25 Asam : Hipogrif Pençesi Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Aşırı İyimserimdir Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 18/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Ptsi Ağus. 18, 2008 5:03 pm | |
| İstiyorsan Zihinbend profesörü yapabilirim ... | |
| | | Nina Teander Zihinbend Profesörü/Zonko'nun Şaka Dükkanı Sahibi
Mesaj Sayısı : 41 Yaş : 29 Nerden? : antalya Rp Sevgilim : James Daniel Black Savaş Tarafım : ZAY Yaşım(Rp\'de) : 95 Asam : ::Gökyüzünün maviliği:: Kan Saflığı : safkan En Belirgin Özelliği : cesur ve aynı zamanda çok zeki Kayıt tarihi : 18/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (50/100) Rp Gücü: (75/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Ptsi Ağus. 18, 2008 5:04 pm | |
| | |
| | | Paul Walker Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Mesaj Sayısı : 4137 Yaş : 33 Nerden? : Londra Rp Sevgilim : Keira Knightley Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 25 Asam : Hipogrif Pençesi Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Aşırı İyimserimdir Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 18/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Ptsi Ağus. 18, 2008 5:07 pm | |
| | |
| | | Paul Walker Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Mesaj Sayısı : 4137 Yaş : 33 Nerden? : Londra Rp Sevgilim : Keira Knightley Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 25 Asam : Hipogrif Pençesi Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Aşırı İyimserimdir Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 18/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Çarş. Ağus. 20, 2008 2:15 pm | |
| KSKS ve SYB Profesörlüğü boşalmıştır ! Duyrulur ! | |
| | | Maria Jasen Creadle Cüppe Dükkanı Sahibi
Mesaj Sayısı : 61 Yaş : 27 Yaşım(Rp\'de) : 14 Asam : Zekanın Ritmi Kan Saflığı : safkan En Belirgin Özelliği : Çok küçükken büyü yapmaya başlamak Kayıt tarihi : 21/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (45/100) Rp Gücü: (80/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Perş. Ağus. 21, 2008 2:47 pm | |
| Ad :Maria Jasrn Soyad :Creadle Hangi profluk ? (bir kaç tane söyleyin lütfen) :KSKS Örnek RP (Alıntı olabilir , ama çalıntı olduğu anlaşılırsa BAN uyarısı alırsınız) :
Yorgun ve ağırlaşmış bedenini bir nebzede yatağına bıraktı. Küçük kafasını yastığının, bedenini ise yorganın altına sakladı, başkaları görmesin bu güçsüzlüğünü diye. Kaldıramayacağı yükler bindirilmişti omuzlarına. Pes etmesini bekleyen, güçsüzlüğünü görüp zevk alan, maskeler takmış insanlar sarmıştı etrafını. Kâh gülerek, kâh korkutarak onu bekliyorlardı uçurumlarında. Acıyla, gözyaşıyla besleniyorlardı. İstedikleri şey de buydu zaten; acı, gözyaşı, ölüm… Onun ise yatağın içinde debelenmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Olsa dahi bilmiyordu, düştüğü bu kör kuyudan nasıl çıkacağını. İstediği tek şey sadece küçük bir mutluluktu. Küçücük yaşına bakmadan, aldırmadan hayatın attığı o tokatlar karşılığında sadece ve sadece küçük bir mutluluk. Belki de elinde kalanlar küçük bir mutluluktu. Ama ya elinde kalan? Elinde ne vardı ki mutluluğa sebebiyet veren? Elinde kalmış olan sadece lanet olasıca bir babaydı. O lanet olasıca babası, annesinin ölümüne sebep bile olabilirdi kim bilir. Annesinin hala yaşıyor olmasına şükredebilir, onu küçük bir mutluluk kaynağı yerine koyabilirdi.
Başını yastığa her koyuşunda, kapatırken gözlerini, kulaklarında çınlayan annesinin çığlığı ile sıçrıyordu. Bedeninin her zerresine kadar işleyen acının varlığı, onu düşünmemesi gereken şeylere zorluyordu. Kan beynine sıçramıştı, bu şekilde, bu düşüncelerle uyuması mümkün görünmüyordu. Omuzlarındaki yükün ağırlığından, bedenini örten –saklayan- yorganı bile hissetmiyordu. Bir çırpıda devirdi üzerindeki somut ağırlıkları. Acılarından, korkularından kaçıp sığındığı rüyalar ve hayaller neredeydi şimdi?
“Yok oldular!”
Duvarlar üstüne üstüne geliyor, zihnindeki baskılı sese arka çıkıyordu. Ağlamak istiyordu, içindeki acının gözyaşlarıyla akıp gitmesini. Ama yapamıyordu, yüzü yoktu belki pes etmeye. İçinde yanan umut ışığını gözyaşlarıyla söndürüp, ölümünü izlemeye niyeti yoktu. Her şeyi bırakıp, çekip gitmek en büyük arzusu misali yem olmak maskeli insanlara… Böyle bir son ile karşı karşıya gelmek, bendini kendi ayakları altına almaktı en nihayetinde. Kendisine bunu yapamazdı, daha çok küçüktü. Ama yaşamak için birden fazla nedene ihtiyacı vardı. Daha birkaç cümleyi bir araya getiremezken, birkaç nedeni nasıl ortak bir çatı altında buluşturacaktı? Bu olay da imkânsızlıklar denizinin engin sularında boğulmaya yüz tutmuştu, aynı kendisi gibi… Nefes alamıyordu, etrafını göremiyordu, hiçbir şey hissedemiyordu. Korkudan titreyen bacakları birbirine çarpıyor, zihninde canlanan kendi ölümünün sahnesi için yorgun olduğunu bildiriyordu. Ve maskeli insanlar… Kahkahalar atarak seyrediyorlardı duvarlara yansımış somut görüntüleriyle. Dayanamadı, müstehcen laflar sarf etti maskelere –duvarlara-. Duvarlara çarpıp geri dönen cılız sesi zihninde yankılanmaya başladı. Bu maskeler somut değildi –ki gerçek ve sahteyi nasıl ayırabilirdi bu durumda?-. Gerçek veya sahte; artık ne önemi kalmıştı ki arasındaki farkın? Geçen her saniye eriyip tükenen bu kız için gerekli olan gerçek ve sahtenin arasındaki fark mıydı? Değildi, onun için gerekli olan diye bir şey yoktu, o acı çekmeye, ölümün ne olduğunu bilmeye mahkûmdu. Küçüktü daha, küçücüktü; yaşı sadece on birdi. Ama hayat onu yaşlandırmıştı, içi çürümeye çoktan başlamıştı.
“Kendine gel!”
Ne yaptığını sanıyordu bu küçük kız? Kendisini ölüme terk etmeyeceğini düşünen o değil miydi biraz önce? Beyninin verdiği emir bu değildi ki, hiçbir şey değildi. O yaşamayı seçmişti, gerçek veya sahte duygularıyla. Maskeli insanlar belirdi yine karşısında; ama bu sefer daha gerçekti –ki sanki gerçek olması bir şeyi değiştirecekmiş gibi-. Kendisine doğru yaklaşan bu maskeli insana nefretle baktı, yüzüne tükürmesi ise an meselesiydi. Yatağından aniden sıçradı ve maskeli insanın suratındaki maskeyi çıkarttı. Bu… Karşısındaki bu insan sözde(!) babasıydı. Peki ya arkasında beliren fahişeye benzeyen insani varlık kimdi? Aklına ilk gelen doğruydu kendisine göre, bu yüzden babasına daha sonra da fahişe kılıklı kadına attı tokat. Hayatın kendisine attığı tokatlar kadar acımasızdı umardı ki ve öyle olacaktı. Kanlar fışkırdı babasının gözlerinden, sonra da defolup gitti yanındaki kadın ile. Kendine hiç yakışmayan kahkahalar attı dört duvar arasında, arkalarından. Lanetler okudu binlerce kez, daha sonra da teşekkür etti kendisine, attığı tokatlar için. Hak etmişlerdi onlar; ama ne yüzle karşısına çıkmışlardı küçük kızın? Onlara sormak istediği sorular vardı, hepsi de aşağılayıcı vaziyetteydi. Niye sormamıştı ki, onları üzdüğü anda kendisi güçleniyordu adeta. Üzmeliydi onları ya da öldürmeli. Küçük kız öldürecekti onları; ama daha küçüktü. Büyüdüğünde hiç acımadan, işkence çektirerek öldürecekti. Yaşadığı her şeyin hesabını vereceklerdi.
Midesinin bulandığını hissetti, kan kokusu olabilirdi nedeni. Ya da onların iğrenç suratlarını görmekten tiksinmişti. Dayanamadı ve içinde ne varsa dışarıya boşalttı, kustu. Hazmedemediği ne çok şey varmış içinde. Aptallığına şaşıyordu bir yandan da. Böyle bir babaya sahip olmanın nasıl bir duygu olduğunu şimdi anlıyordu, hissediyordu. Acının ne olduğunu anlayabiliyordu. Küçüktü daha, küçücüktü. Buna rağmen hissetti acıyı, kan kokusu ciğerlerine doldurdu. Bezmiş olsa da mücadele etmekten, asla vazgeçmeyecekti. Zafer ile taçlandırılacaktı en sonunda, isminin anlamını yaşamının son anına kadar taşıyacaktı.
Küçücük bir kız, karar anı, kan kokusu, istikrar, hırs, mücadele hissi, zonklayan şakaklar… Aynı anda, bir aradalar. Bir yıkımın ardından kör kuyuya düşüş ve en sonunda kurtuluş çabası…
Annesine çok benziyordu bu konularda. Hırsı, mücadele hissi, istikrarı, acı çekmesi, ihanet edilmiş ve içi çürüyen bir beden. Annesinde ve kendisindeydi bütün bunlar, sahiptiler arasında istemedikleri olsa da. Hayatı yavaş veya hızlı, bir şekilde kavrıyordu, tüm gerçek veya sahteleriyle. Karanlık veya aydınlık, hep var oluyordu hayatta. Sona ulaşabilmek için gerekli olan mücadele veya pes edişti. Mücadele edersen yaşarsın, pes edersen ölmeye mahkûm bir insansın. Bunu kavramıştı bugün o küçük kız, kavratmışlardı zor da olsa.
Yatağa uzandı tekrar; ama bu sefer saklanmadı başkalarından. Uzandı sadece, hiçbir şey yapmadı başka, yapsa da fark etmezdi zaten. İçinde alevlenen nefreti daha da büyütmeye baktı gözleri kapalıyken. Büyüyünce bu nefrete ihtiyacı olacaktı, babasının acı çekmesi için. Kim bilir hangi cehennemdeydi şuanda, kimlerle sürtüyordu. Lanetler okudu yine her seferinde olduğu gibi; bundan memnundu. Gözlerini aralarken görmek istediği sadece huzurdu. Gözlerini açtı ve büyük bir boşlukla karşı karşıya geldi. İşte, huzur buradaydı; bu sonsuz boşlukta. Derin nefes aldı, ciğerlerinin bu nefeslere ihtiyacı vardı; aynı kendisinin bu boşluğa ihtiyacı olduğu gibi. Ölmüş müydü yoksa, bu boşluk bu yüzden miydi? Kalbi biraz korku biraz da huzur doldu, ne yaşadığını bilmediği halde.
“Ben… Ben öldüm mü?”
“Tabiî ki hayır aptal!”
Kim ona aptal demeye cüret edebilirdi! Gözleri somut-soyut her şeyi görmesine rağmen sesin nereden kimden geldiğini göremedi. Bilmeye de çok niyetli görünmüyordu zaten. İstediği tek şey bu sonsuz boşlukta, sonsuz huzura erebilmekti. Gözlerini kapattı tekrar, bir daha açmamak niyetiyle. Uyudu, rüya gördü, mutlu oldu, huzura erdi. Gözlerini açmaya korkuyordu; ama yorulmuştu kapalı tutmaktan. Açılmaya meyilli olan gözlerini yavaşça açtı. Şimdi o dört duvar arasına yine gelmişti. Ölmeyi dilerken buldu kendini, daha sonra yaşın çok küçük diye azarladı. Kalbine giren ağrıyla yatakta debelenmeye başladı, ağrı zaman geçtikçe vücuduna yayılıyordu. Ölüyor olamazdı; çünkü biraz önce de ölmemişti. Ama ya eğer ölüyorsa?
“Vazgeçtim! Ölmeye hiç niyetim yok!”
“Yaşayacaksın, acı çekeceksin! Ben de bunu istiyorum zaten!”
“Sen de kimsin lanet ses!”
“Öğreneceksin; ama şimdi değil!”
Ölümü konuşuyordu kendisiyle, buğulaşmış sesini tanıyamamıştı. Artık daha fazla aksiyona dayanamazdı ve işi oluruna bırakmalıydı. Annesine mektuplar yazmalı, babasına olan nefretini alevlendirmeli, derslerine çalışmalı, dostlarıyla güzel vakit geçirmeliydi. Bunları yapmak içinde belirli bir güce ihtiyacı vardı. Bu güç ise içindeki umut ışığıydı, o sönmedikçe gücü de bitmeyecekti. Uyumalıydı, dinlenmeliydi, güç –umut- toplamalıydı. Kan kokusu zaman geçtikçe yerini temiz havaya bırakıyordu. Pencereden içeriye sızan güneş ışınları kanla beraber birçok şeyi temizlemişti. Yattığı yerden pencereye çevirdi küçük suratını. Gülümsedi ve gözlerini kapattı.
“Küçük kız şimdi uyumalı…” | |
| | | Paul Walker Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Mesaj Sayısı : 4137 Yaş : 33 Nerden? : Londra Rp Sevgilim : Keira Knightley Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 25 Asam : Hipogrif Pençesi Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Aşırı İyimserimdir Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 18/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Perş. Ağus. 21, 2008 2:51 pm | |
| Bu RP'yi bir yerlerden hatırlıyorum sanki . Neyse KSKS profesörümüssün ... | |
| | | Paul Walker Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Mesaj Sayısı : 4137 Yaş : 33 Nerden? : Londra Rp Sevgilim : Keira Knightley Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 25 Asam : Hipogrif Pençesi Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Aşırı İyimserimdir Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 18/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Paz Ağus. 24, 2008 10:59 am | |
| SYB ve Eski Yazılar Profesörü aranmaktadır ... | |
| | | A. Ramona Melanie Lavigne Admin& Hogwarts Müdiresi& Bitkibilim Profesörü& Gryffindor B.S
Mesaj Sayısı : 752 Nerden? : Londra ! Rp Sevgilim : Finrod Voldemort Savaş Tarafım : Tarafsız... Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : ~ Hayaller Çıkmazı ~ Kan Saflığı : ~Safkan~ En Belirgin Özelliği : Cesareti !! Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Paz Ağus. 24, 2008 11:10 am | |
| - Alıntı :
- Yorgun
ve ağırlaşmış bedenini bir nebzede yatağına bıraktı. Küçük kafasını yastığının, bedenini ise yorganın altına sakladı, başkaları görmesin bu güçsüzlüğünü diye. Kaldıramayacağı yükler bindirilmişti omuzlarına. Pes etmesini bekleyen, güçsüzlüğünü görüp zevk alan, maskeler takmış insanlar sarmıştı etrafını. Kâh gülerek, kâh korkutarak onu bekliyorlardı uçurumlarında. Acıyla, gözyaşıyla besleniyorlardı. İstedikleri şey de buydu zaten; acı, gözyaşı, ölüm… Onun ise yatağın içinde debelenmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Olsa dahi bilmiyordu, düştüğü bu kör kuyudan nasıl çıkacağını. İstediği tek şey sadece küçük bir mutluluktu. Küçücük yaşına bakmadan, aldırmadan hayatın attığı o tokatlar karşılığında sadece ve sadece küçük bir mutluluk. Belki de elinde kalanlar küçük bir mutluluktu. Ama ya elinde kalan? Elinde ne vardı ki mutluluğa sebebiyet veren? Elinde kalmış olan sadece lanet olasıca bir babaydı. O lanet olasıca babası, annesinin ölümüne sebep bile olabilirdi kim bilir. Annesinin hala yaşıyor olmasına şükredebilir, onu küçük bir mutluluk kaynağı yerine koyabilirdi.
Başını yastığa her koyuşunda, kapatırken gözlerini, kulaklarında çınlayan annesinin çığlığı ile sıçrıyordu. Bedeninin her zerresine kadar işleyen acının varlığı, onu düşünmemesi gereken şeylere zorluyordu. Kan beynine sıçramıştı, bu şekilde, bu düşüncelerle uyuması mümkün görünmüyordu. Omuzlarındaki yükün ağırlığından, bedenini örten –saklayan- yorganı bile hissetmiyordu. Bir çırpıda devirdi üzerindeki somut ağırlıkları. Acılarından, korkularından kaçıp sığındığı rüyalar ve hayaller neredeydi şimdi?
“Yok oldular!”
Duvarlar üstüne üstüne geliyor, zihnindeki baskılı sese arka çıkıyordu. Ağlamak istiyordu, içindeki acının gözyaşlarıyla akıp gitmesini. Ama yapamıyordu, yüzü yoktu belki pes etmeye. İçinde yanan umut ışığını gözyaşlarıyla söndürüp, ölümünü izlemeye niyeti yoktu. Her şeyi bırakıp, çekip gitmek en büyük arzusu misali yem olmak maskeli insanlara… Böyle bir son ile karşı karşıya gelmek, bendini kendi ayakları altına almaktı en nihayetinde. Kendisine bunu yapamazdı, daha çok küçüktü. Ama yaşamak için birden fazla nedene ihtiyacı vardı. Daha birkaç cümleyi bir araya getiremezken, birkaç nedeni nasıl ortak bir çatı altında buluşturacaktı? Bu olay da imkânsızlıklar denizinin engin sularında boğulmaya yüz tutmuştu, aynı kendisi gibi… Nefes alamıyordu, etrafını göremiyordu, hiçbir şey hissedemiyordu. Korkudan titreyen bacakları birbirine çarpıyor, zihninde canlanan kendi ölümünün sahnesi için yorgun olduğunu bildiriyordu. Ve maskeli insanlar… Kahkahalar atarak seyrediyorlardı duvarlara yansımış somut görüntüleriyle. Dayanamadı, müstehcen laflar sarf etti maskelere –duvarlara-. Duvarlara çarpıp geri dönen cılız sesi zihninde yankılanmaya başladı. Bu maskeler somut değildi –ki gerçek ve sahteyi nasıl ayırabilirdi bu durumda?-. Gerçek veya sahte; artık ne önemi kalmıştı ki arasındaki farkın? Geçen her saniye eriyip tükenen bu kız için gerekli olan gerçek ve sahtenin arasındaki fark mıydı? Değildi, onun için gerekli olan diye bir şey yoktu, o acı çekmeye, ölümün ne olduğunu bilmeye mahkûmdu. Küçüktü daha, küçücüktü; yaşı sadece on birdi. Ama hayat onu yaşlandırmıştı, içi çürümeye çoktan başlamıştı.
“Kendine gel!”
Ne yaptığını sanıyordu bu küçük kız? Kendisini ölüme terk etmeyeceğini düşünen o değil miydi biraz önce? Beyninin verdiği emir bu değildi ki, hiçbir şey değildi. O yaşamayı seçmişti, gerçek veya sahte duygularıyla. Maskeli insanlar belirdi yine karşısında; ama bu sefer daha gerçekti –ki sanki gerçek olması bir şeyi değiştirecekmiş gibi-. Kendisine doğru yaklaşan bu maskeli insana nefretle baktı, yüzüne tükürmesi ise an meselesiydi. Yatağından aniden sıçradı ve maskeli insanın suratındaki maskeyi çıkarttı. Bu… Karşısındaki bu insan sözde(!) babasıydı. Peki ya arkasında beliren fahişeye benzeyen insani varlık kimdi? Aklına ilk gelen doğruydu kendisine göre, bu yüzden babasına daha sonra da fahişe kılıklı kadına attı tokat. Hayatın kendisine attığı tokatlar kadar acımasızdı umardı ki ve öyle olacaktı. Kanlar fışkırdı babasının gözlerinden, sonra da defolup gitti yanındaki kadın ile. Kendine hiç yakışmayan kahkahalar attı dört duvar arasında, arkalarından. Lanetler okudu binlerce kez, daha sonra da teşekkür etti kendisine, attığı tokatlar için. Hak etmişlerdi onlar; ama ne yüzle karşısına çıkmışlardı küçük kızın? Onlara sormak istediği sorular vardı, hepsi de aşağılayıcı vaziyetteydi. Niye sormamıştı ki, onları üzdüğü anda kendisi güçleniyordu adeta. Üzmeliydi onları ya da öldürmeli. Küçük kız öldürecekti onları; ama daha küçüktü. Büyüdüğünde hiç acımadan, işkence çektirerek öldürecekti. Yaşadığı her şeyin hesabını vereceklerdi.
Midesinin bulandığını hissetti, kan kokusu olabilirdi nedeni. Ya da onların iğrenç suratlarını görmekten tiksinmişti. Dayanamadı ve içinde ne varsa dışarıya boşalttı, kustu. Hazmedemediği ne çok şey varmış içinde. Aptallığına şaşıyordu bir yandan da. Böyle bir babaya sahip olmanın nasıl bir duygu olduğunu şimdi anlıyordu, hissediyordu. Acının ne olduğunu anlayabiliyordu. Küçüktü daha, küçücüktü. Buna rağmen hissetti acıyı, kan kokusu ciğerlerine doldurdu. Bezmiş olsa da mücadele etmekten, asla vazgeçmeyecekti. Zafer ile taçlandırılacaktı en sonunda, isminin anlamını yaşamının son anına kadar taşıyacaktı.
Küçücük bir kız, karar anı, kan kokusu, istikrar, hırs, mücadele hissi, zonklayan şakaklar… Aynı anda, bir aradalar. Bir yıkımın ardından kör kuyuya düşüş ve en sonunda kurtuluş çabası…
Annesine çok benziyordu bu konularda. Hırsı, mücadele hissi, istikrarı, acı çekmesi, ihanet edilmiş ve içi çürüyen bir beden. Annesinde ve kendisindeydi bütün bunlar, sahiptiler arasında istemedikleri olsa da. Hayatı yavaş veya hızlı, bir şekilde kavrıyordu, tüm gerçek veya sahteleriyle. Karanlık veya aydınlık, hep var oluyordu hayatta. Sona ulaşabilmek için gerekli olan mücadele veya pes edişti. Mücadele edersen yaşarsın, pes edersen ölmeye mahkûm bir insansın. Bunu kavramıştı bugün o küçük kız, kavratmışlardı zor da olsa.
Yatağa uzandı tekrar; ama bu sefer saklanmadı başkalarından. Uzandı sadece, hiçbir şey yapmadı başka, yapsa da fark etmezdi zaten. İçinde alevlenen nefreti daha da büyütmeye baktı gözleri kapalıyken. Büyüyünce bu nefrete ihtiyacı olacaktı, babasının acı çekmesi için. Kim bilir hangi cehennemdeydi şuanda, kimlerle sürtüyordu. Lanetler okudu yine her seferinde olduğu gibi; bundan memnundu. Gözlerini aralarken görmek istediği sadece huzurdu. Gözlerini açtı ve büyük bir boşlukla karşı karşıya geldi. İşte, huzur buradaydı; bu sonsuz boşlukta. Derin nefes aldı, ciğerlerinin bu nefeslere ihtiyacı vardı; aynı kendisinin bu boşluğa ihtiyacı olduğu gibi. Ölmüş müydü yoksa, bu boşluk bu yüzden miydi? Kalbi biraz korku biraz da huzur doldu, ne yaşadığını bilmediği halde.
“Ben… Ben öldüm mü?”
“Tabiî ki hayır aptal!”
Kim ona aptal demeye cüret edebilirdi! Gözleri somut-soyut her şeyi görmesine rağmen sesin nereden kimden geldiğini göremedi. Bilmeye de çok niyetli görünmüyordu zaten. İstediği tek şey bu sonsuz boşlukta, sonsuz huzura erebilmekti. Gözlerini kapattı tekrar, bir daha açmamak niyetiyle. Uyudu, rüya gördü, mutlu oldu, huzura erdi. Gözlerini açmaya korkuyordu; ama yorulmuştu kapalı tutmaktan. Açılmaya meyilli olan gözlerini yavaşça açtı. Şimdi o dört duvar arasına yine gelmişti. Ölmeyi dilerken buldu kendini, daha sonra yaşın çok küçük diye azarladı. Kalbine giren ağrıyla yatakta debelenmeye başladı, ağrı zaman geçtikçe vücuduna yayılıyordu. Ölüyor olamazdı; çünkü biraz önce de ölmemişti. Ama ya eğer ölüyorsa?
“Vazgeçtim! Ölmeye hiç niyetim yok!”
“Yaşayacaksın, acı çekeceksin! Ben de bunu istiyorum zaten!”
“Sen de kimsin lanet ses!”
“Öğreneceksin; ama şimdi değil!”
Ölümü konuşuyordu kendisiyle, buğulaşmış sesini tanıyamamıştı. Artık daha fazla aksiyona dayanamazdı ve işi oluruna bırakmalıydı. Annesine mektuplar yazmalı, babasına olan nefretini alevlendirmeli, derslerine çalışmalı, dostlarıyla güzel vakit geçirmeliydi. Bunları yapmak içinde belirli bir güce ihtiyacı vardı. Bu güç ise içindeki umut ışığıydı, o sönmedikçe gücü de bitmeyecekti. Uyumalıydı, dinlenmeliydi, güç –umut- toplamalıydı. Kan kokusu zaman geçtikçe yerini temiz havaya bırakıyordu. Pencereden içeriye sızan güneş ışınları kanla beraber birçok şeyi temizlemişti. Yattığı yerden pencereye çevirdi küçük suratını. Gülümsedi ve gözlerini kapattı.
“Küçük kız şimdi uyumalı…” Rp çaLıntıdıR...! Size ait bir Rp koymanızı istiyorum aksi takdirde koyana dek profesörlüğünüz alınmıştıR... | |
| | | Albus Dearborn !!! O ArTık BanLı !!!
Mesaj Sayısı : 142 Yaş : 33 Nerden? : Diagon Yolu Rp Sevgilim : Nina Teander Savaş Tarafım : ZAY olmayacakta ne olacak Allah aşkına Yaşım(Rp\'de) : 23 Asam : :::Ölüm Çağırısı::: Kan Saflığı : Safkan En Belirgin Özelliği : Zeki Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 16/08/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (60/100) Rp Gücü: (50/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Paz Ağus. 24, 2008 11:12 am | |
| - A. Ramona Melanie Lavigne demiş ki:
-
- Alıntı :
- Yorgun
ve ağırlaşmış bedenini bir nebzede yatağına bıraktı. Küçük kafasını yastığının, bedenini ise yorganın altına sakladı, başkaları görmesin bu güçsüzlüğünü diye. Kaldıramayacağı yükler bindirilmişti omuzlarına. Pes etmesini bekleyen, güçsüzlüğünü görüp zevk alan, maskeler takmış insanlar sarmıştı etrafını. Kâh gülerek, kâh korkutarak onu bekliyorlardı uçurumlarında. Acıyla, gözyaşıyla besleniyorlardı. İstedikleri şey de buydu zaten; acı, gözyaşı, ölüm… Onun ise yatağın içinde debelenmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Olsa dahi bilmiyordu, düştüğü bu kör kuyudan nasıl çıkacağını. İstediği tek şey sadece küçük bir mutluluktu. Küçücük yaşına bakmadan, aldırmadan hayatın attığı o tokatlar karşılığında sadece ve sadece küçük bir mutluluk. Belki de elinde kalanlar küçük bir mutluluktu. Ama ya elinde kalan? Elinde ne vardı ki mutluluğa sebebiyet veren? Elinde kalmış olan sadece lanet olasıca bir babaydı. O lanet olasıca babası, annesinin ölümüne sebep bile olabilirdi kim bilir. Annesinin hala yaşıyor olmasına şükredebilir, onu küçük bir mutluluk kaynağı yerine koyabilirdi.
Başını yastığa her koyuşunda, kapatırken gözlerini, kulaklarında çınlayan annesinin çığlığı ile sıçrıyordu. Bedeninin her zerresine kadar işleyen acının varlığı, onu düşünmemesi gereken şeylere zorluyordu. Kan beynine sıçramıştı, bu şekilde, bu düşüncelerle uyuması mümkün görünmüyordu. Omuzlarındaki yükün ağırlığından, bedenini örten –saklayan- yorganı bile hissetmiyordu. Bir çırpıda devirdi üzerindeki somut ağırlıkları. Acılarından, korkularından kaçıp sığındığı rüyalar ve hayaller neredeydi şimdi?
“Yok oldular!”
Duvarlar üstüne üstüne geliyor, zihnindeki baskılı sese arka çıkıyordu. Ağlamak istiyordu, içindeki acının gözyaşlarıyla akıp gitmesini. Ama yapamıyordu, yüzü yoktu belki pes etmeye. İçinde yanan umut ışığını gözyaşlarıyla söndürüp, ölümünü izlemeye niyeti yoktu. Her şeyi bırakıp, çekip gitmek en büyük arzusu misali yem olmak maskeli insanlara… Böyle bir son ile karşı karşıya gelmek, bendini kendi ayakları altına almaktı en nihayetinde. Kendisine bunu yapamazdı, daha çok küçüktü. Ama yaşamak için birden fazla nedene ihtiyacı vardı. Daha birkaç cümleyi bir araya getiremezken, birkaç nedeni nasıl ortak bir çatı altında buluşturacaktı? Bu olay da imkânsızlıklar denizinin engin sularında boğulmaya yüz tutmuştu, aynı kendisi gibi… Nefes alamıyordu, etrafını göremiyordu, hiçbir şey hissedemiyordu. Korkudan titreyen bacakları birbirine çarpıyor, zihninde canlanan kendi ölümünün sahnesi için yorgun olduğunu bildiriyordu. Ve maskeli insanlar… Kahkahalar atarak seyrediyorlardı duvarlara yansımış somut görüntüleriyle. Dayanamadı, müstehcen laflar sarf etti maskelere –duvarlara-. Duvarlara çarpıp geri dönen cılız sesi zihninde yankılanmaya başladı. Bu maskeler somut değildi –ki gerçek ve sahteyi nasıl ayırabilirdi bu durumda?-. Gerçek veya sahte; artık ne önemi kalmıştı ki arasındaki farkın? Geçen her saniye eriyip tükenen bu kız için gerekli olan gerçek ve sahtenin arasındaki fark mıydı? Değildi, onun için gerekli olan diye bir şey yoktu, o acı çekmeye, ölümün ne olduğunu bilmeye mahkûmdu. Küçüktü daha, küçücüktü; yaşı sadece on birdi. Ama hayat onu yaşlandırmıştı, içi çürümeye çoktan başlamıştı.
“Kendine gel!”
Ne yaptığını sanıyordu bu küçük kız? Kendisini ölüme terk etmeyeceğini düşünen o değil miydi biraz önce? Beyninin verdiği emir bu değildi ki, hiçbir şey değildi. O yaşamayı seçmişti, gerçek veya sahte duygularıyla. Maskeli insanlar belirdi yine karşısında; ama bu sefer daha gerçekti –ki sanki gerçek olması bir şeyi değiştirecekmiş gibi-. Kendisine doğru yaklaşan bu maskeli insana nefretle baktı, yüzüne tükürmesi ise an meselesiydi. Yatağından aniden sıçradı ve maskeli insanın suratındaki maskeyi çıkarttı. Bu… Karşısındaki bu insan sözde(!) babasıydı. Peki ya arkasında beliren fahişeye benzeyen insani varlık kimdi? Aklına ilk gelen doğruydu kendisine göre, bu yüzden babasına daha sonra da fahişe kılıklı kadına attı tokat. Hayatın kendisine attığı tokatlar kadar acımasızdı umardı ki ve öyle olacaktı. Kanlar fışkırdı babasının gözlerinden, sonra da defolup gitti yanındaki kadın ile. Kendine hiç yakışmayan kahkahalar attı dört duvar arasında, arkalarından. Lanetler okudu binlerce kez, daha sonra da teşekkür etti kendisine, attığı tokatlar için. Hak etmişlerdi onlar; ama ne yüzle karşısına çıkmışlardı küçük kızın? Onlara sormak istediği sorular vardı, hepsi de aşağılayıcı vaziyetteydi. Niye sormamıştı ki, onları üzdüğü anda kendisi güçleniyordu adeta. Üzmeliydi onları ya da öldürmeli. Küçük kız öldürecekti onları; ama daha küçüktü. Büyüdüğünde hiç acımadan, işkence çektirerek öldürecekti. Yaşadığı her şeyin hesabını vereceklerdi.
Midesinin bulandığını hissetti, kan kokusu olabilirdi nedeni. Ya da onların iğrenç suratlarını görmekten tiksinmişti. Dayanamadı ve içinde ne varsa dışarıya boşalttı, kustu. Hazmedemediği ne çok şey varmış içinde. Aptallığına şaşıyordu bir yandan da. Böyle bir babaya sahip olmanın nasıl bir duygu olduğunu şimdi anlıyordu, hissediyordu. Acının ne olduğunu anlayabiliyordu. Küçüktü daha, küçücüktü. Buna rağmen hissetti acıyı, kan kokusu ciğerlerine doldurdu. Bezmiş olsa da mücadele etmekten, asla vazgeçmeyecekti. Zafer ile taçlandırılacaktı en sonunda, isminin anlamını yaşamının son anına kadar taşıyacaktı.
Küçücük bir kız, karar anı, kan kokusu, istikrar, hırs, mücadele hissi, zonklayan şakaklar… Aynı anda, bir aradalar. Bir yıkımın ardından kör kuyuya düşüş ve en sonunda kurtuluş çabası…
Annesine çok benziyordu bu konularda. Hırsı, mücadele hissi, istikrarı, acı çekmesi, ihanet edilmiş ve içi çürüyen bir beden. Annesinde ve kendisindeydi bütün bunlar, sahiptiler arasında istemedikleri olsa da. Hayatı yavaş veya hızlı, bir şekilde kavrıyordu, tüm gerçek veya sahteleriyle. Karanlık veya aydınlık, hep var oluyordu hayatta. Sona ulaşabilmek için gerekli olan mücadele veya pes edişti. Mücadele edersen yaşarsın, pes edersen ölmeye mahkûm bir insansın. Bunu kavramıştı bugün o küçük kız, kavratmışlardı zor da olsa.
Yatağa uzandı tekrar; ama bu sefer saklanmadı başkalarından. Uzandı sadece, hiçbir şey yapmadı başka, yapsa da fark etmezdi zaten. İçinde alevlenen nefreti daha da büyütmeye baktı gözleri kapalıyken. Büyüyünce bu nefrete ihtiyacı olacaktı, babasının acı çekmesi için. Kim bilir hangi cehennemdeydi şuanda, kimlerle sürtüyordu. Lanetler okudu yine her seferinde olduğu gibi; bundan memnundu. Gözlerini aralarken görmek istediği sadece huzurdu. Gözlerini açtı ve büyük bir boşlukla karşı karşıya geldi. İşte, huzur buradaydı; bu sonsuz boşlukta. Derin nefes aldı, ciğerlerinin bu nefeslere ihtiyacı vardı; aynı kendisinin bu boşluğa ihtiyacı olduğu gibi. Ölmüş müydü yoksa, bu boşluk bu yüzden miydi? Kalbi biraz korku biraz da huzur doldu, ne yaşadığını bilmediği halde.
“Ben… Ben öldüm mü?”
“Tabiî ki hayır aptal!”
Kim ona aptal demeye cüret edebilirdi! Gözleri somut-soyut her şeyi görmesine rağmen sesin nereden kimden geldiğini göremedi. Bilmeye de çok niyetli görünmüyordu zaten. İstediği tek şey bu sonsuz boşlukta, sonsuz huzura erebilmekti. Gözlerini kapattı tekrar, bir daha açmamak niyetiyle. Uyudu, rüya gördü, mutlu oldu, huzura erdi. Gözlerini açmaya korkuyordu; ama yorulmuştu kapalı tutmaktan. Açılmaya meyilli olan gözlerini yavaşça açtı. Şimdi o dört duvar arasına yine gelmişti. Ölmeyi dilerken buldu kendini, daha sonra yaşın çok küçük diye azarladı. Kalbine giren ağrıyla yatakta debelenmeye başladı, ağrı zaman geçtikçe vücuduna yayılıyordu. Ölüyor olamazdı; çünkü biraz önce de ölmemişti. Ama ya eğer ölüyorsa?
“Vazgeçtim! Ölmeye hiç niyetim yok!”
“Yaşayacaksın, acı çekeceksin! Ben de bunu istiyorum zaten!”
“Sen de kimsin lanet ses!”
“Öğreneceksin; ama şimdi değil!”
Ölümü konuşuyordu kendisiyle, buğulaşmış sesini tanıyamamıştı. Artık daha fazla aksiyona dayanamazdı ve işi oluruna bırakmalıydı. Annesine mektuplar yazmalı, babasına olan nefretini alevlendirmeli, derslerine çalışmalı, dostlarıyla güzel vakit geçirmeliydi. Bunları yapmak içinde belirli bir güce ihtiyacı vardı. Bu güç ise içindeki umut ışığıydı, o sönmedikçe gücü de bitmeyecekti. Uyumalıydı, dinlenmeliydi, güç –umut- toplamalıydı. Kan kokusu zaman geçtikçe yerini temiz havaya bırakıyordu. Pencereden içeriye sızan güneş ışınları kanla beraber birçok şeyi temizlemişti. Yattığı yerden pencereye çevirdi küçük suratını. Gülümsedi ve gözlerini kapattı.
“Küçük kız şimdi uyumalı…” Rp çaLıntıdıR...! Size ait bir Rp koymanızı istiyorum aksi takdirde koyana dek profesörlüğünüz alınmıştıR... Bu kimin rp si o zaman sorabilirmiyim? | |
| | | Paul Walker Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Mesaj Sayısı : 4137 Yaş : 33 Nerden? : Londra Rp Sevgilim : Keira Knightley Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 25 Asam : Hipogrif Pençesi Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Aşırı İyimserimdir Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 18/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Paz Ağus. 24, 2008 11:13 am | |
| Onun olmadığı %100 , gerisi önemli değil ... | |
| | | A. Ramona Melanie Lavigne Admin& Hogwarts Müdiresi& Bitkibilim Profesörü& Gryffindor B.S
Mesaj Sayısı : 752 Nerden? : Londra ! Rp Sevgilim : Finrod Voldemort Savaş Tarafım : Tarafsız... Yaşım(Rp\'de) : 20 Asam : ~ Hayaller Çıkmazı ~ Kan Saflığı : ~Safkan~ En Belirgin Özelliği : Cesareti !! Kayıt tarihi : 19/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Paz Ağus. 24, 2008 11:14 am | |
| | |
| | | Paul Walker Admin/Durmstrang Okulu Müdürü/Düello Sanatları Profesörü
Mesaj Sayısı : 4137 Yaş : 33 Nerden? : Londra Rp Sevgilim : Keira Knightley Savaş Tarafım : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Yaşım(Rp\'de) : 25 Asam : Hipogrif Pençesi Kan Saflığı : Melez En Belirgin Özelliği : Aşırı İyimserimdir Ruh haliniz : Kayıt tarihi : 18/04/08
Kişi sayfası Büyü Gücü: (100/100) Rp Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: --> Profesör Alımları <-- Paz Ağus. 24, 2008 11:15 am | |
| Profesörlüğü elinden alınmıştır ... KSKS , SYB ve Eski Yazılar Profesörlüğü boştur ... | |
| | | | --> Profesör Alımları <-- | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|